9

882 46 0
                                    

"Aşağı mi inersin? Yukarı mı çıkayım?"

Kıkırdamama engel olamamıştım.

"Sen iyice alıştın gecenin bir vakti evimi basmaya."

"Ne yapayım? Babam kulübede kalmamı istemiyor. Evde de uyuyamıyorum. Ve emin ol Barışla çok samimi olmama rağmen senin yanında ki kadar rahat etmiyorum."

Gözlerimi yere dikip bir kaç saniye sonra "Ben aşağıya iniyorum. Gelince yukarı çıkarız." diye cevap verdim. Onun cevabını beklemeden telefonu kapattım. Günümüz normal geçmişti ama derslerimiz dün olduğu gibi orantılı değildi. Sadece mesajlaşmıştık bir kaç defa. Onun dışında görüşmemiştik.

Üstüme kalın bir hırka giyip aşağı indim. Saat dörde geliyordu. Güneşin doğmasına bir buçuk iki saat kadar vardı. Çünkü Yiğit güneşin doğmasını bekleyecekti.

Ben kapıyı açtığımda Yiğit arabadan iniyordu. Kapının pervazına yaslanarak gelmesini bekledim. Kendimi garip hissetsemde bunu bastırabildim.

"Çok farklısın." dedim durduğum yerden kıpırdamadan.

"Klişe olsaydım ne anlamı olurdu ki?"

İçeri geçince olduğum yerden kıpırdamamıştım. Bana bakıp gülümseyerek "Hadi Hazan! Üşüyeceksin." dedi ve yukarı çıktı. Bende kapıyı kilitleyip onu takip ettim. Elindeki poşeti pufun üzerine bıraktığında farkettim.

"O ne?"

"Kahve ve onun için kullandığım süt."

Göz kırpıp mutfağa girdi. O geceki gibi o kahveyi hazırladı bende kurabiyeleri. Sonrasında odaya geçip puflara yayıldık.

"Senin yüzünden geceleri kurabiye yemekten kilo alacağım!"

"Hareket et o zaman. Hem ben mi sana ye diyorum?"

Sol kaşımı kaldırıp sinirli bir hâlde ona baktım. Ben sinirlenince hiçbir şey yiyemem ki!

Tepsiyi kucağımdan çekip yanıma koydum. Yiğit kahkaha atarken "Sussana! Annem duyacak!" diye çıkıştım. Birden "Sinirlenince çok tatlı oluyorsun." deyince gözlerimi kaçırdım. İnsan iltifat etmeden önce haber verir değil mi!?

Yaklaşık bir dakika sonra teşekkür edince "Kahveni soğutma." dedi. Hödük ya! Rica falan etmesi gerekmiyor mu burada?

"Tamam ya! Dua et üşüdüm!" diye bahane öne sunup kahveyi yudumladım. Ama gerçekten kurabiye yemeyeceğim. Çünkü gece yemek yemek çok kilo aldırır ve ben almak istemiyorum. Şu anda fiziğim gayet ideal ve bozmak istemiyorum.

Hırkamı çıkarıp askıya astım. Loş ışıkta pandanın üstündeki seyrek gümüş simler parıldıyordu. Yiğit kıkırdayarak "Panda haa?" deyince "Pandalar sencede çok sevimli değil mi?" dedim.

"Çocuk gibisin."

"Hiçte bile! Ben gayet olgunum."

İşaret parmağıyla pijamamı göstererek "Belli oluyor..." dedi.

"Gıcık mısın sen ya!?"

"Demiştim az önce. Sinirlenince çok tatlı oluyorsun ve seni sürekli sinirlendiresim geliyor."

Gözlerimi nereye dikeceğimi şaşırdım. En son kahveyi kafama diktim ve öksürmeye başladım. Bu sahne bir kaç saniye sonra Yiğitin karşıma su bardağı ile geçmesiyle tanıdık geldi. Bana suyu içirirken kendi kendine söyleniyordu. Suyu bitirdiğimde "Ne söyleniyorsun!?" diye çıkıştım.

"Ne söyleneceğim? İlla kendini öldürmek mi istiyorsun? Anlamadım ki!?"

"Bana bağırma!!"

MELEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin