12

837 40 0
                                    

Çerçeveyi odamdaki komidinin üstüne koyup gülümseyerek baktım. Yiğitle dans ederken çekilen bir fotoğraftı. Ama o kadar güzel bir fotoğraftı ki! Gözlerimi alamıyordum.

O zarfın içinde bir tek bu vardı. Her fotoğrafın arkasında çekilen saniyeye kadar yazıyordu. Bizim fotoğrafın arkasında ise "İlk Dans 01.10.2015 21:32:43" yazıyordu. Bir o fotoğrafı birde En son çekildiğimiz ve dördümüzün olduğu fotoğrafı çerçeveye yerleştirdim. İkisi dışındaki fotoğraflar sıradandı.

Kapı çalınca hızlıca koştum. Annem duştaydı ve kapıda ki her kimse bekletmek istemezdim.

Kapıyı açtığımda beni kapının boyutlarında kocaman bir panda karşıladı. Şaşkınlıkla gülüp ağzımı kapattım. Pofuduk ve çok ama çok şirin bir şeydi. Biraz daha inceleyince eline yapışmış bir kart olduğunu farkettim.

"Beni görünce arkaya bakmayı unutacağını tahmin ettim. Bence beni içeri al. Yoksa beni tutan yakışıklı buz tutabilir ;)"

Notu elinden alıp kendi elimde tuttum ve pandayı kucaklayıp içeri geçirdim. Yigit elleri cebinde masumca gülümsüyordu.

"Bu çok güzel!"

İçeri girerken "Gece sarılıp uyursun diye aldım." dedi.

"Çok teşekkür ederim!" deyip aniden boyununa sarıldım. Önce şaşırdı ama sonradan karşılık verip o da ellerini belime doladı. Ardından pandayı olabildiği kadar kucaklayıp ben önden o arkadan merdivenleri çıkmaya başladık. Birden başım döndü ve arkaya doğru sendeledim. Yiğit beni tutmasaydı yuvarlanmaya başlamıştım.

Koskocaman panda ellerimin arasından kayıp giderken dengemi kurmayı denedim ama başaramadım. Görüşüm bulanıklaşırken birinin adımı sayıklayışını ve havaya kalkışımı anımsıyorum.

***

"Hâh! Gözlerini açtı!"

Annemin sesi kulaklarımda yankılanırken yattığım yerden doğrulmaya çalıştım ama başımdaki felaket ağrı buna engel oldu ve başım tekrar yastığa düştü.

"İyi misin?"

Annemin sorusunu başımla yanıtladım. Gözümü yakan bir sürü ışık vardı ve zar zor kırpıştırıyordum. En son gözlerimi ışığa meydan okuyarak açtım ve elimde sıcak bir dokunuş hissettim. Bakışlarım önce kolumdaki seruma sonrada elime kaydı. Telaşlı hâli gülümsememle azıcık rahatladı.

"Korkuttun bizi."

"Ne oldu? Bayıldım mı ben?"

"Evet. Tansiyonun ve şekerin düşmüş."

"Pek bir şey yemedim o yüzdendir. Su verir misin?"

Yavaş yavaş doğrulup uzattığı suyu içtim. Annemle gözlerimiz buluştuğu an yüzünde muzip bir gülümseme oluştu. Neyi kastettiğini kaş göz işaretiyle kenetlenmiş ellerimizi gösterince anladım. Eğer elimi çekersem Yiğitin tepkisinin ne olacağını bilemediğim için sadece gülümsedim. Annem boğazını temizleyip dikkati üzerine çekerken Yiğit elini çekip göğsünde kavuşturdu.

"Ben doktoru çağırmaya gidiyorum. Kızım sana emanet Aslan."

"Yiğit... Yani adım."

"Olsun."

Annem odadan çıkınca "Ne zamandır baygınım?" diye sordum. Yiğit saate bakıp "Yaklaşık bir saattir." dedi.

Kısa bir sessizlikten sonra "Demek soyadın Melek..." diyerek gülümsedi. Bende gülümsedim ama buruk bir gülümseme.

"Bundan sonra sana Melek diyeceğim."

İtiraz etmek için ağzımı açtığımda karşımda annemle doktor belirdi. Doktor bir kaç soru sorduktan sonra iyi olduğumu söyleyip serum bitince gidebileceğimi belirtti. Yiğit kulağıma "Seni annenle baş başa bırakıp sigara molasına gidiyorum." deyip cevabımı bile beklemeden gitti.

MELEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin