HERKESE MERHABA!
HİKAYEMİ OKUYAN VE OKUYUCU KİTLEMİN ARTMASINA SEBEP OLAN HERKESE SONSUZ TEŞEKKÜR EDERİM.
KEYİFLİ OKUMALAR!
Yiğit'ten
Elimi sertçe direksiyona geçirdim. Bunun altında bir şey olmalıydı. Ben Meleğimin beni bu kadar basit bir şey yüzünden terkedeceğini düşünmüyordum. Çünkü onu tanıyordum. Olamaz böyle bir şey. Hâlâ inanamıyorum.
Kırmızı ışıkta beklerken saçlarımı çekiştirmeye başladım. Pınarı aramak için telefonu elime aldığımda zaten çaldığını farkettim. Ekranda Volkanın ismini görmem hiçte hoş olmamamıştı. Sinirimi çıkarmak için iyi bir fırsattı belki.
"Ne var lan!?"
Telefonu en uslüplu açma cünlesini karşı tarafa iletirken "Hazan!" dedi.
"Yediğin dayak yetmedi mi piç!"
"Hazan... Hastaneye götürüyorum."
Yeşil ışığın yandığını arkadan gelen korna sesleriyle farkettim. İlerlerken beynim durmuştu.
"Ben Hazanın evine gittim. Benimle konuşurken bayıldı."
Elimi alnıma sertçe vurup hastaneyi öğrendikten sonra telefonu kapatıp bir köşeye fırlattım. Işıklar kurallar insanlar hiçbir şey umrumda değildi. Volkanın Meleğin yanında ne işi olduğunu elbet öğrenecektim. Ama önce hastaneye ulaşmam gerekiyordu.
Ani manevrayla hastanenin önüne arabayı düzensizce park ettim. Kapıdan iki adım ilerlemeden Volkanı görünce "Melek nerede?" diye sordum.
"Acil müdahale odasına aldılar."
"Senin ne işin vardı lan benim sevgilimin yanında!?"
Kolundan tutup dışarı sürükledim. Herkesin bize bakması umrumda değildi.
"Tebrik etmek için gitmiştim yanına. Zaten çok kötü görünüyordu."
"Eğer sevgilime bir şey olursa seni öldürürüm Volkan! Yemin ederim seni öldürürüm!"
"Beni öldüreceğine sevgilinle ilgilenir misin? Şimdi sırası değil! Hazan iyi olsun ne yaparsan yap!"
Sinirle soludum. İçeri girip iyi haberler almayı bekliyordum. Ama Melek bir sedyede başında bone omuzları açıkta kalacak yeşil bir örtüyle örtülmüş halde odadan çıkarıldı. Bir telaş vardı ve çok korkuyordum. Hemişre elindeki torbayı bana uzatırken gözüme annemin morga götürülüşü ve hemşirenin bana uzattığı kıyafetleri geldi. Torbanın içinde yüzük vardı.
"Bu... Bu parmağında mıydı?" diye sorunca başka neresinde olabilir bakışı attı.
"Evet beyefendi."
"Nereye götürüyorsunuz peki?"
"Ameliyata." deyip yanımdan uzaklaştı. Annesinin elini bırakmış ve kaybolmuş çocuğun korkusunu taşıyordum. Annesi onu bulunca elini bıraktığı için onu dövecekti.
Sedyeyi takip ederken doktor "Aşağıdaki ameliyathanenin bekleme salonunda bekleyebilirsiniz." dedi açılan asansörden içeri girdi.
Aşağıya inerken biri bana seslenince arkama döndüm. Barış ve Pınar yanıma geliyordu. Onlarda merdivenlerden inmeye başlayınca yürümeye devam ettim. Aşağıya inince Pınar "Yiğit sana bir şey söylemem lazım." dedi.
"Ne söyleyeceksin ki? Ben bittim zaten. Daha ne kadar bitebilirim?"
"Hazanın beyninde kötü huylu bir tümor varmış ve bunu bugün öğrendim. Senin bilmediğini söyledi. Düzgünce anlat dedim ama ayrılacağım dedi. Onu üzmek istemiyorum dedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK
Teen Fiction"Meleğim... Tüm İstanbul şahidim olsun ki seni herkesten her şeyden çok seviyorum. Geceme güneş gibi doğdun ummadığım bir anda. O güneş hiç batmasın istiyorum. Benimle... Evlenir misin?"