13

793 42 0
                                    

"Baba gerçekten çok özür dilerim. Arkadaşımın yanındaydım."

"Evet."

"Önce eve uğramam lazım üstümü başımı değiştireyim. Bir şey lazım mı?"

"Tamam baba. Görüşürüz."

Telefonu kapatıp şarjda olduğu için kül tablasına bıraktı.

"Babana çok değer veriyor olmalısın."

"Elbette değer veriyorum. Annemi kaybettikten sonra kaybetme korkusu oluştu bende. Özellikle bunu dün çok daha iyi anladım. O yüzden ona hakkettiği değeri verdiğimi bilmek ve hissettirmek istiyorum."

Verdiği cevap karşısında sessiz kalmayı tercih edip başımı cama yasladım. Bir saniye o az önce beni kaybetmekten korktuğunumu söylemişti? Biraz üstü kapalı söyledi.

'Özellikle bunu dün çok daha iyi anladım.'

Camdan yansımamı gördüğümde ağzım kulaklarıma varana kadar gülümsüyordum. Hemen kafamı iki yana sallayıp normal bir yüz haline bürüdüm.

Arabayı iki katlı gösterişli bir villanın bahçesine park etti. Kapıda bizi güler yüzlü çıtı pıtı bir kız karşıladı.

"Hoşgeldiniz Yiğit bey. Siz de hoşgeldiniz Hazan hanım. Cesur bey sizi salonda bekliyor."

Yiğit kıza hiçbir şey demeden içeri girdi. Ben ise adımı nereden bildiğini umursamadan küçük bir tebessüm edip Yiğitin peşinden içeri girdim. Sadece arkadan saçlarını gördüğüm 'Cesur bey' gazetesini katlayıp ağır ağır yanımıza geldi. Etrafı incelemeyi kesip ona baktığımda Yiğitin bilgisayar programıyla yaşlandırılmış gibi olan hâli beni şaşırttı. Yaşı ellilerde bir şey gibi durmasına rağmen iyi bir fiziği ve daha yeni yeni beyazlamaya başlayan saçları vardı. Onun dışında yüz hatları bakışları gülümsemesi bile Yiğitti.

"Hoşgeldin kızım. Ben Yiğitin babası Cesur."

Uzattığı eli tutup "Memnun oldum. Bende Hazan." dediğimde eliyle koltuğu işaret etti. Çok rahat gözüken koltukları test etmek için oturduğumda benden geçer not aldı. Etrafı çaktırmamaya özen göstererek incelediğimde dış mimarinin içeriye pek yansıtmadığını farkettim. Dışarısı daha çok klasik bir gösterişe hitap etse de içerisi daha modern sade ve rahattı.

"Nasılsın kızım?"

Kızım deyip durmasa daha sevilesi bir insan ama sesimi çıkarmadım.

"İyiyim. Siz nasılsınız?"

"Bende iyiyim. Yiğit senden çok bahsetti. Yani az çok tanıyorum."

Sadece gülümsemekle yetindim. Elimi kolumu nereye koyacağımı bilmiyordum. Allahtan Cesur beyle başka bir şey konuşmadık ve yaklaşık on dakika sonra Yiğit geldi de beni kurtardı.

Üstünü değiştirmiş saçlarında ise biraz nemli görünüyordu. Muhtemelen duş bile almıştı.

İki kişlik koltuk olduğu için yanıma oturdu ve "Babam çok soru sordu mu?" diye fısıldadı.

"Hayır. İki üç cümle bir şey konuştuk sadece."

"Tamam."

Ayağa kalkınca elimi tutup beni de ayağa kaldırdı.

"Babacığım müsadenle."

Bakışları Yiğitin hafifçe tuttuğu elimdeyken başını kaldırıp "Elbette oğlum. İsterseniz burada da hazırlatabilirim." dedi. İkimizde teşekkür edip vedalaştık.

Arabaya bindiğimizde elindeki siyah karton poşeti arka koltuğa koyduğunda farkettim. İçinde ne olduğunu sorduğumda geçiştirdi.

Hava çok güzel olduğu için yeşillik bir alana gelmiştik. Dün gece yağmur yağmıştı ve etraf mis gibi toprak kokuyordu.

MELEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin