"Yüzme bilmeden daha
Deniz görmeden
Hiç güneşte yanmadan
Şimdi ölmek istemem
Bir kalbi sarmadanAşkı tatmadan daha
Onla sarhoş olmadan
Hiç sevişmeden daha
Şimdi ölmek istemem
Daha hiç gülmedenÇoban yıldızı....
Sen benle kaal
Çoban yıldızı
Hep benle kal
Zamanın varsaBen hiç kimsem olmadan
Tepeden tırnağa ona
Hiç sarılmadan
Şimdi ölmek istemem
Kalbine dokunmadanHadi al götür beni
Hala benimmişler gibi
Evime yurduma
Taze meyve tatları
YağmurlarındaÇoban yıldızı
Sen benle kaal
Çoban yıldızı
Zamanın varsa
Biraz daha..."Saçlarımı öyle güzel okşuyordu ki! Ninni sesi de eklenince hiç uyanasım gelmedi.
"Ağzı kulaklarında uyuyan insan mı olurmuş? Numara yapma. Yemezler."
"Yaa!" diye mızmızlanarak gözlerimi açtım.
"Günaydın." deyişine karşılık aynı tepkiyi verdim. Kalp atışlarını duyacak kadar sarılmıştım ona ama o kadar huzurluyum ki! Aç olmam zerre umrumda bile değil.
"Ben çok acıktım Melek. Acaba kahvaltıya mı insek?"
"Hayır yani ben şu olduğum ortamın huzurunu bozmayayım diye açlığımı bastırayım...! Ben odaman gidiyorum Yiğit! Ayrıca dün yarım kaldı konuşmadık ama bugün konuşacağız!"
Hızlıca kot pantolon kazak kombini yapıp saçlarımı ördüm. Yine muhteşem üçlüyü yüzüme uygulayıp kaşkolu taktım ve parkamla spor ayakkabılarımı giyinip Yiğitin yanına döndüm. Pınar ve Barışın bizi aşağıda beklediğini söyledi. Asansörde annemle konuştum. Sonrada telefonu Yiğite verdim.
Kahvaltı sırasında bugün ne yapacağımıza karar verdik. Dün bir çok yeri gezdiğimiz için bugün dinlenmeye karar verdik.
Yiğitle birlikte ormana inecektik ama korktuğum için otelin bahçesinde dolaşmaya çıktık.
"Dün o pislik kertenkele yüzünden cevabımı alamamıştım." dedim.
"İlk iki sorunu yanıtlarım ama diğerlerini şimdi değil."
"Yiğit neden ve neyden kaçıyorsun?"
"Bir şeyden kaçtığım yok. Elbette sana anlatacağım ama şimdi değil Melek. Lütfen bu kadar çabuk olmasını bekleme."
Ne olduğunu bilmeseydim meraktan çatlayabilirdim ama bildiğim için sadece anlatmamasına kızıyordum.
"Sanırım ilk iki sorunun cevabını verme vaktim geldi." dedi. Durdu ve bana doğru döndü. Aramızdaki mesafeyi kapatıp yüzümü avuçlayınca vucüdumun tüy kadar hafiflediğini hissettim ve başıma şiddetli bir ağrı saplandı. Ağzımdan ismi iki hece olarak dökülürken zihnimin bulanıklaştı.
***
"Hayır bir problem yok Nergis teyzeciğim. Hazan uyuyor."
Uyanır uyanmaz duyduğum cümle bu olmuştu. Gözlerimi açınca tıbbi malzemelerin olduğu küçük bir odada olduğumu farkettim. Kolumdaki serumda yine bayıldığımı net bir şekilde belli ediyordu.
"Söylerim. Kendinize iyi bakın."
Arkasını dönünce derin bir oh çekti.
"Çok korktun beni Melek. Burada çok bir şey yapamadılar. Şehrede inemedik. Ama yarın dönüyoruz ve acilen bir hastaneye gidip tüm kontrollerden geçiyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK
Teen Fiction"Meleğim... Tüm İstanbul şahidim olsun ki seni herkesten her şeyden çok seviyorum. Geceme güneş gibi doğdun ummadığım bir anda. O güneş hiç batmasın istiyorum. Benimle... Evlenir misin?"