46. Bölüm

301K 10.5K 3K
                                    

ARAF

Hayatta en büyük kaybı ailemin ölümüyle yaşamıştım. Hatta bundan fazla acı olmaz diyordum. Ama hayattaki tek varlığım kardeşimin ve Güneş'in kaçırılmasıyla yanıldığımı anladım. Haberi alınca yurt dışından buraya nasıl geldim hatırlamıyorum bile. Bora'nın gönderdiği görüntüyü izleyince kendimi kaybettim. O adamın Güneş'e dokunduğunu hatırladıkça bir şeyleri parçalamak istiyorum. Şimdi Güneş tam karşımda, huzurla uyuyor. Uyandıktan sonra depoya gideceğiz. Bora'nın cezasını vermek için...

''Araf! '' diye bağırarak yattığı yerden hızlıca doğruldu Güneş. Hemen koltuktan kalktım ve yanına oturdum. Ağlamaya başladı. Ne olduğunu soracağım sırada bana sarılmasıyla kaskatı kesildim. Boğazımı temizledim.

''Ne oldu? ''

Bana sarılmaya devam ederken konuştu ''Bora... Seni öldürüyordu. Gözümün önünde... ''

''Bana hiçbir şey yapamaz o it. ''

''Biliyorum. '' dedi fısıltıyla. Biraz kararsız kalsam da inadımı bir kenara bırakıp kollarımı beline dolayacağım sırada sanki aklına bir şey gelmiş gibi beni ittirdiğinde afalladım.

"Git! " dedi sert bir şekilde. Kaşlarımı çattım. Bana emir mi veriyor? Bu kızın derdi ne? Konuşacağım sırada kapı tıklandı.

''Gel. '' Fatma Hanım kapıyı açtı. ''Rüzgar Bey ve Esat Bey geldiler. ''

''Çıkabilirsin. '' Odadan çıktı ve kapıyı kapattı.

''Hemen kahvaltını et. '' dedim komidinin üstündeki kahvaltı tepsisini göstererek. Ardından yataktan kalkarken devam ettim. ''Bir yere gideceğiz. '' Odadan sinirle çıktım.

Hem bana sarılıyor hem de beni ittiriyor! Büyük ihtimalle dün onu odada bırakıp gittiğim için böyle yapıyor. Ya da başka bir şey, bilmiyorum. Ama dün yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyorum. Bu kadar kafasına taktığını düşünmemiştim. Acaba odaya girip konuşsam mı? Bana ne oluyor? Bir kız beni oyuncak mı edecek? Kendine gel Araf!

Aras'ın odasına girdim. Uyuyordu. Baş ucuna oturdum. Geldiğinden beri neredeyse hiç konuşmadı. Psikolojik bir sorun olabileceğini söylediler. Dolaptan pike çıkardım ve Aras'ın üstünü örttüm. Biraz kıpırdandı. Sessiz adımlarla odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. Büyük koltukta oturmuş olan Rüzgar ve Esat'ın karşısındaki tekli koltuğa oturdum.

"Gidiyor muyuz abi? "

Rüzgar'a döndüm. "Güneş kahvaltısını etsin gideceğiz. "

"Güneş'i götürmekte kararlı mısın abi? "

Kendimden emin bir şekilde konuştum. "Bunu daha kaç kez konuşacağız Esat. Götüreceğim diyorsam götüreceğim. "

Yaklaşık on dakika sonra Güneş yanımıza geldi.

Rüzgar ve Esat'a döndü. "Sizde mi buradaydınız? Hoş geldiniz. "

"Hoş bulduk. Daha iyi misin? " Bakışlarını Rüzgar'dan çekip kollarına baktı. Ardından alayla konuştu. "İzleri saymazsak gayet iyiyim. Sevgilim sağ olsun bana çok güzel bakıyor. "

"Gidelim artık. " Tekli koltuktan kalktım. Rüzgar ve Esat'ta kalktı.

Evden çıktık. Herkes arabalara binince arabayı depoya sürdüm.

Güneş bana döndü. "Nereye gidiyoruz? "

"Depoya gideceğiz. Bora'nın işi bugün bitecek. "

"Gelmeyeceğim! " diye bağırdı bir anda.

"Güneş, sakin ol. "

"G-geri dön. Ben gelmeyeceğim. " Kısa süreliğine Güneş'e baktım. Gözleri dolmuştu.

ORMANTİK MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin