Nasıl yapabilir ki insan, sevmediği bir bedene dokunabilmeyi. Nasıl da yalan söyleyebilir benliğine. Yüz ifadeleriyle, hâl ve hareketleriyle... Nasıl umursamadan yaşayabilir, başkasının bedenini umursamadan kullanmayı.
Aynı mıdır sizce de; sevdiğiniz, aşık olduğunuz birinin ten kokusunu içinizin en derin köşesine, en derin noktasına kadar çekerek sevişmek ile sadece zevk ve arzuların kötü kurbanı olarak, doruk noktasına ulaştıktan sonra bir daha görülmeyecek bir yüzle, bir bedenle sevişmek?
Aşık iseniz eğer, kafanızın içindeki düşünceler kıpır kıpır olur. Her aldığınız nefes için bir kere daha teşekkür edersiniz O'na. Elleriniz titrer ellerine dokununca, gözleriniz dolar gözlerine bakınca. Bedeniniz yanıp yok olacakmış gibi hissedersiniz, teniniz bir olunca. Ayaklarınız yere değmez, yer çekimi kuralı kalmaz sizin, dudakları dudaklarınıza değdiğinde...
Öyle bir ruha büründü ki artık insan bedeni, ne aradığını ne istediğini bilemiyor. Kendini tanıyamıyor, kendine güvenemiyor. İnanamıyor aşka, dudağının ucuyla sırıtıyor, dalga geçer gibi. Çekip gidiyor kendisinin de bilmediği bir yere, kendisini kaybetmek ümidiyle. Gözüne kestirdiği ilk kurbana yaklaşıyor. İnanmadığı aşkın, aşk dolu cümlelerini sarf ediyor kurbana, iki dakika sonra dinecek nefsi uğruna. Gösterdiği çaba anlamsız, bir o kadar acınası fakat bir o kadar da takdire şayan.
En yakın otele gidiliyor, bir oda tutuluyor. Kapı açılıyor ve içeriye girilip kapı kilitleniyor. Ne kurban katilin yüzüne bakıyor ne de katil kurbanın. Parlak, kırmızı, askılı kısa bir elbise... Omuzlarından süzülüp, parke ile buluşuyor. Aynı keskinlikteki kırmızı ojeli parmaklar sertçe lacivert kravatı söküp atıyor. Koparırcasına açıyor gömleğin düğmelerini. Artık katilin kaslı vücudu açıkta, kurbanın bedeni ise onu arzulamakta.
Hâlâ birbirine değmeyen gözler, birbirine bakmayan yüzler...
İki dakika geçiyor; çığlıkların, acıların ve zevklerin ardından. Biraz önce yere düşen kırmızı elbise, tekrar içinde bir beden barındırmakta. Bilhassa gömlek ve kravat da. Oda kapısı tekrar açılıyor, katil tarafından. Kapıyı arkasından kapattığında, kurban artık onun için ölmüştür...
Bu muydu umutların bulutlara yükselmesi?
Bu muydu kalp çarpıntısına eşlik eden kelebeklerin uçuşma hissi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Taneleri
PoetryHer hikâyenin, her romanın bir yalnız, hüzünlü ve mutsuz başrol oyuncusu vardır. Karanlık odalarda benliğiyle savaşırken, gözyaşları süzülür tane tane, yanaklarından çene kıvrımına doğru. Bir kelebek girer o karanlık odaya. Bembeyaz bir kelebek...