ve adım atıp, kapıyı arkamdan kapatıyorum. Işıkları açmadan salona geçip, üstümü başımı çıkarmadan atıyorum kendimi koltuğa. Uzun bir süre karanlık odada, siyahımsı duvarı izliyorum. Sanki ondan bir şeyler söylemesini bekler gibi.
Ceplerimi yokluyorum. Kabanımın sol cebine atıyorum elimi. Buruşmuş bir kâğıt parçası geçiyor elime. Açıp bakıyorum... O karanlığa alışmış gözlerim, ufak kâğıt parçasındaki numarayı oldukça net seçiyor. Boş veriyorum, geri atıyorum cebime. Sağ cebime atıyorum bu sefer de elimi. Sigara paketim ve çakmağım. Yeni paketin jelatinini açıyorum, buruşturup koltuğa, yanıma koyuyorum. Paketten bir sigara çıkarıp, ıslattığım dudaklarımın arasına koyuyorum. Çakmak üçüncü denememde zifiri karanlık odada alev alıp belirli bir bölgeyi aydınlatıyor. Sigaramı ateşliyorum ve çakmağı, buruşturduğum jelatinin yanına koyuyorum.
Sigaradan ilk nefesi asla içime çekemem. Çok pis hissediyorum dumanı. Sanki sonrası oldukça temiz ve zararsızmış gibi...
Derin bir nefes çekiyorum içime. Dışarıya verdiğim dumanın tavana doğru yükselip dağılışını izliyorum. Ve ardından az önce odaklanmış olduğum duvara dönüp bakmaya, beklemeye devam ediyorum.
Sigaram eriyor...
Elimi sol cebime atıp buruşmuş, yıpranmış kâğıdı çıkarıyorum tekrar. Diğer elimde de telefonum. Numarayı çeviriyorum...
Telefon açılıyor, ses yok.
''Hazırım... Seni istiyorum!'' diyorum ve cevap beklemeden kapatıyorum telefonu.
Üzerimi çıkarıyorum. Koltuğun üzerindekileri yere savuruyorum. Sehpanın üzerinde söndürdüğüm sigarayı izleyerek uzanıyorum. İki büklüm oluyorum...
Canım acıyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Taneleri
PuisiHer hikâyenin, her romanın bir yalnız, hüzünlü ve mutsuz başrol oyuncusu vardır. Karanlık odalarda benliğiyle savaşırken, gözyaşları süzülür tane tane, yanaklarından çene kıvrımına doğru. Bir kelebek girer o karanlık odaya. Bembeyaz bir kelebek...