Bu gece yıldızlar görünmüyor... Her yer kapkara, zifiri karanlık. Yıldızlar oradadır belki, fakat saklanmışlardır kırık beyaz, kesik kesik bulutların ardına. İzliyorlardır beni, seni, bizi... Veyahut aşkımızı, şehvetimizi, tutkumuzu...
Biraz soğukluk taşıyor üzerinde hava, bu gece. Esmiyor ama tenimize dokunan hava ürpertiyor bedenimizi. Sıcak bir şeylere ihtiyacım var ya da beni sıcak tutacak bir şeylere. Aşkına bir kaşık şeker kat ve buharı üzerinde kalbini bana uzat.
Bir fısıltı gibi çarpıyor adın kulağıma. Havadislerini alıyorum elin kahpelerinden. İğneler batıyor bedenime, bir bir! Suratım düşüyor, ayak izleriyle kirlenmiş yerlere.
Bir sinek var odanın içinde. Sinir bozucu bir şekilde hızla uçuyor duvardan duvara, bana yaklaşınca yavaşlıyor. Bir süre duruyor, sanki beni izliyormuşçasına bir tavırla yalpalaya yalpalaya üzerime konuyor. İzliyorum... Ellerini birbirine sürtüyor, az sonra canımı acıtacağına dair bir işaret veriyor bana. Sen öyle yapmadın... Vakitsizce, bir bakış bile bırakmadan ardından; bir ses, bir nefes bile bırakmadan kan kırmızı toprağın altına bıraktın beni, ellerinle.
Şimdi ne yıldızlar umurumda ne de zifiri karanlık gökyüzü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Taneleri
PoetryHer hikâyenin, her romanın bir yalnız, hüzünlü ve mutsuz başrol oyuncusu vardır. Karanlık odalarda benliğiyle savaşırken, gözyaşları süzülür tane tane, yanaklarından çene kıvrımına doğru. Bir kelebek girer o karanlık odaya. Bembeyaz bir kelebek...