Sadece istedi ve gittim. İlk buluşmamız olacaktı ve fazlasıyla aceleye gelmişti. Normalde böyle değilimdir, bir farklı geldi sadece. Karşısında otururken yüzüne bakamadım. Dergileri falan karıştırdım. Sorular sorduğunda bakıyordum sadece gözlerine, belki en fazla 3 saniye.
Fazla iyi bir gün değildi, sanki bomboş duraklarda yağmurlu bir havada onu bekliyormuş gibi hissediyordum kendimi. Gelmiyordu.
Akşam olduğunda mesaj attı. Konuşmaya başladık öylece. Konuştukça konuşasım geliyor, sabaha kadar sadece mesajlaşmak istiyordum sanki. Sorduğu bir soruya şimdi 'Anlamadım?' dediğim için pişmanlıktan kahroluyorum. Şimdi karşıma çıksa da, 'anladım!' diye defalarca gözlerine bakarak haykırsam.
Ertesi günü için de bir plan yaptık. Buluştuğumuzda arkadaşları vardı ve gitmek için bahaneler bulmaya çalışıyordu. Bir arkadaşının yardımıyla uzaklaştık oradan ve yemeğe gittik. Aç değildim ve bunu defalarca söylemiştim. Yemediğim için zorla yediriyordu bana, elleriyle. Beni karşısına alıp ''Gözlerine bakamıyorum, şöyle otur.'' diyordu. Susuyordum ve dediğini yapıyordum. O gözlerimin içine öyle masum ve temiz bakıyordu ki, gülümsüyordum sadece.
O günden sonrasının böyle olacağını bilseydim, o günü asla bitirmek istemezdim. Belki sabahlara kadar yanından gitmez, bütün zamanımı onunla geçirirdim. Şimdi bir mesajına muhtacım sadece. Gözlerime bakmana muhtacım. Sorduğunda söyleyemedim, olmadı. İnsanın yaşadıkları, içinde öyle bir büyüyor ki, korkuyla... söyleyemiyor hiçbir şey.
Özür dilerim, seni seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Taneleri
PuisiHer hikâyenin, her romanın bir yalnız, hüzünlü ve mutsuz başrol oyuncusu vardır. Karanlık odalarda benliğiyle savaşırken, gözyaşları süzülür tane tane, yanaklarından çene kıvrımına doğru. Bir kelebek girer o karanlık odaya. Bembeyaz bir kelebek...