Sessizce ilerliyordum, sonu belirsiz ve ucu bucağı görünmeyen bir yolda. Etrafta tek bir ev, tek bir ışık bile yoktu. Kendi nefes alış verişlerim, attığım adımlardan yükselen sesler ve her yükselen sese irkilen ve uyuşan bedenim. Hissediyorum... hissettiğim tek şey de bu: korku.
Hafifçe esen rüzgârın oynattığı ağaç yapraklarının çıkardığı hışırtıları, peşimden gelen insanlar sanıyorum. Kim getirdi beni buraya? Kim koydu beni bu ıssız yere? Yoksa ben mi koydum kendimi bu yalnızlığa, sessizliğe ve çaresizliğe? Bir kere daha bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum. Adımlarımı arada bir hızlandırıyorum, bir yaprak hışırtısı ve adımlar yavaşlıyor.
İleride bir son varmış gibi, yolun sonunda bir ışık varmış gibi görüyorum ama ilerledikçe, ben bir adım daha attıkça o ışık da bir adım atıyor. Bana doğru gelmiyor, kaçıyor benden. Elbet bir gün bir sona varacağız, neden kaçıyor ki bu son benden? Neden istemiyor beni?
Belki de bu sefer sonu olmayan ve olmayacak bir yolun içerisindeyim. Ne kadar hızlı adım atarsam atayım yine de sonu gelmeyecek bir yol. Bundan huzursuz veya mutsuz muyum? Hayır değilim. Eminim ki bu yolu tek başıma yürümüyorum, adımlarımı tek başıma atmıyorum. O hışırdayan yapraklar, sertçe esen rüzgârın ıslıkları, benimle beraber gelen ve beni hiç yalnız bırakmayacağına dair söz veren kişidir. Bundan eminim.
Düşüncelerimden olsa gerek, bir an durdum. Arkama dönüp baktım. Bir daha, bir daha ve bir kere daha. Bir süre kendi etrafımda döndüm. Durdum ve bedenimi dikleştirdim. Gülümsedim; hem gözlerimle hem dudaklarımla hem de kalbimle. Sol tarafıma baktım. Tahmin ettiğim gibi, yanımdaydı. Ellerime doğru indirdim gözlerimi. Sıkıca tutmuştu ellerimden, hiç bırakmayacasına. Daha fazla gülümsemeye başladım o an, mutluluktan. Evet evet, mutluluktan.
Sessizliği bozma anı gelmişti, yaşanacak onca güzel şey vardı çünkü. Yaşanabilecek güzel şeyleri yaşayabilmek için, sessizliği bozmak gerekiyordu. Yaptım. Bozdum sessizliği. Güzel şeylerin var olduğunu bildiğimden "Hadi, devam edelim sevgilim." demiştim, hem gözlerine hem de önümüzdeki sonu olmayan yola bakarak. O da aynı şekilde gülümsedi, gözlerimin en içerisine bakarak "Edelim sevgilim." dedi.
Ellerimizi sıkı sıkı tutarak, yavaş adımlar atmaya başladık ve o sonsuzluğun içine gömüldük. Biz hep o sonsuzluğun içerisinde olacağız. Orada mutlu olacağız. Daima.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Taneleri
PoetryHer hikâyenin, her romanın bir yalnız, hüzünlü ve mutsuz başrol oyuncusu vardır. Karanlık odalarda benliğiyle savaşırken, gözyaşları süzülür tane tane, yanaklarından çene kıvrımına doğru. Bir kelebek girer o karanlık odaya. Bembeyaz bir kelebek...