Yağmuru özledim, elimde sıcak ve beni yavaş yavaş ısıtan, üzerinde buharı tüten kahvemle pencereden dışarısını izlemeyi özledim. Bazılarının yağmurdan hızlıca ve amaçsız kaçışını, bazılarının da yüzündeki o tatlı huzurla yağmurun altına yavaşça yürümelerini izlemeyi özledim. Geceleri uykumu bölüp, cama değerken çıkardığı bir ritimle bana bir şeyler anlatmasını özledim. Yağdıktan sonraki toprak kokusunu içime çekmeyi özledim. Gözlerimi kapatıp, ufak bir tebessümle ciğerlerimi o temiz havayla doldurmayı özledim.
Sevilmeyi özledim. Uzun zaman oldu birinin sevgisini hissetmediğim. Ağzıma kadar doldum sevgisizlikle. Gözlerime, gülümseyerek bakan kimse yok ya da benim gözlerim çok kötümser bu aralar. Kulağıma sevgi sözcüklerinin fısıldanmasını özledim. Kulaklarım sevgi sözcüklerine sağır bu aralar. Kalbim de aç, çok aç. Sevmeyi de özledim bir yandan. Kendimi iyi hissetmeyi, mutlu olmayı özledim. Uzun zaman oldu. Ben iyiyim, sadece bir şeyleri özledim. Fazlasıyla özledim.
Çok oldu içten gülmediğim. Yeni fark ettim bunu da. Gülmeyi de özlüyor insan, doyasıya eğlenmeyi ve bir şeylere takılı kalmadan, bir şeyleri düşünmeden çılgınca eğlenmeyi.
Huzuru özledim.
Mutluluğu özledim.
Özledim...Ben iyiyim, sadece bir şeyleri özledim işte. Çok da mühim şeyler değil oysa ki, değil mi? Gelip geçer. Boşver bunları şimdi. Sen nasılsın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Taneleri
PoésieHer hikâyenin, her romanın bir yalnız, hüzünlü ve mutsuz başrol oyuncusu vardır. Karanlık odalarda benliğiyle savaşırken, gözyaşları süzülür tane tane, yanaklarından çene kıvrımına doğru. Bir kelebek girer o karanlık odaya. Bembeyaz bir kelebek...