Etraf sessiz... Arada bir yürüyen insanların ayak sesleri, yerinden çekilip üzerine oturulan sandalyeler ve çevrilen kitapların yaprak sesleri... Bunlar dışında tamamen sessiz bir yere hapsolmuş gibiyim.Dışarıda hava çok güzel. Sağ tarafımda kocaman bir pencere var. Dışarısını oldukça net görebiliyorum. Uçan kuşları görebiliyor, hafifçe dalları okşayan rüzgarı hissedebiliyorum.
Güneş, her zamankinden daha güzel düşüyor yere. Yeşiller daha bir yeşil, maviler daha bir mavi, kahverengiler bugün daha güzel bir kahverengi. Gökyüzü pürüzsüz, olabildiğine huzur dolduran bir hale bürünmüş.
Böyle zamanlarda çok gülesim geliyor. Sigara dumanını içime gayet sakin çekiyorum fakat dumanı dışarı üflerken kahkaha atıyorum. Dünya, hayat ne kadar da tatlı görünüyor. Yaşanabilir bir harikalar diyarı. Fakat bunların hepsi kocaman bir ''gibi'' başlığı altında toplanıyor. Çünkü bu dünya olabildiğine pis, muhteşem ötesi bir iğrençliği içerisinde barındıran sarhoş bir mekan.
Pencereden dışarısını izliyorum. Mor çiçekler daha mor, sarılar ise daha bir sarı. Bugün güzel bir bahar günü. Bari birkaç saat sefamı süreyim. Kuşlara gülümseyip, yeşili tenimde hissedeyim.
Hadi eyvallah!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Taneleri
شِعرHer hikâyenin, her romanın bir yalnız, hüzünlü ve mutsuz başrol oyuncusu vardır. Karanlık odalarda benliğiyle savaşırken, gözyaşları süzülür tane tane, yanaklarından çene kıvrımına doğru. Bir kelebek girer o karanlık odaya. Bembeyaz bir kelebek...