Tarifi yok duygularımın, hissettiklerimin. Ne desem yalan ne söylesem kandırmaca. Kendi içimde yok oluyorum. Savaş veriyorum duygularımla. Ben ölmedikçe o da ölmeyecek.
Aşk kavramı ne kadar da uzakta şimdi. Kaybetti beni diye düşünmeye başlamıştım, yanılmışım. Kim kimi kaybetti acaba. Hali hazırda bekliyormuş yamacımda. O anı bekliyormuş, ucunda kalp olan okunu bana saplamak için.
Sudan çıkmış balık gibi çırpınıveriyorum. Kendime gelmek istiyorum ama olmuyor. Ben artık benliğimden uzak bir yerlerde yapayalnız bir aşk yaşıyorum.
Her cümlemin sonuna, noktamdan önceme konu oluyorsun. Her şeyi sana bağlıyor, senle başlıyor, senle bitiriyorum. Bunu fark etmemiştim daha evvel. Belki de fark etmemek için ayrı bir savaş vermiştim. Sen hala sen; ben ise hala benim. Neden ortak bir noktaya adım atamadık, atamıyoruz?
Neden bu kadar uzaksın bana? Yanımda, en yakınımda olmana rağmen. Neden ulaşılmazsın ki bu kadar? Yoksa bunların hiçbiri yok da, ben kendi karamsarlığımla mı boğuşuyorum?
Ahh... Bunu daha önce kimselere söylemedim, söyleyemedim! Beni sev... En masum, en temiz kalbinle sev beni. Ben seni öyle seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek Taneleri
PoesíaHer hikâyenin, her romanın bir yalnız, hüzünlü ve mutsuz başrol oyuncusu vardır. Karanlık odalarda benliğiyle savaşırken, gözyaşları süzülür tane tane, yanaklarından çene kıvrımına doğru. Bir kelebek girer o karanlık odaya. Bembeyaz bir kelebek...