Ölümü dileyen genç kızın aksine ölümden korkan bir çocuk, elleriyle ellerimi tutmuş beni yaşatmaya çalışıyordu. Ben, o çocuğun gözyaşlarına kıyamadığım için mana veremediğim nefesler dizisinde bulmuştum kendimi. Beni ölümden çekip alan babamdı, o çocuğun sesine kulak vermemi sağlayan babamdı. Şimdi onu bu cehennemin içinde bırakıp nasıl giderdim? Ondan şefkat bekleyen çocuğa en büyük ihanetim olmaz mıydı bu? Annemden sonra toparlamam gereken bu aile tablosunu darmadağın etmemi istiyordu Selim benden. Bunu nasıl yapardım?
"O adamın ölüsünü göreceğim! Beni biraz tanıyorsan bunu yapacağımı bilirsin." Nefretiyle kalbimi dağlayan adamın gür sesi kapıyı aşıp kulaklarımda dağılırken sıkı sıkıya tuttuğum telefona mesaj gelmesini bekliyordum. Onur'dan bir haber gelecekti. O beni asla yalnız bırakmazdı, buna emindim. Paramparçaydım. Korkuyordum.
"Sen bu değilsin. Böyle bir şeyi yapma, Dağhan." Selim'in sesi telaşlıydı. Sanki her an bir kıvılcımdan yangın doğacak, hepimizi yakacaktı.
"Annemin durumu belli değil lan! Bana saatlerdir dediğin tek şey sakin olmam! Onu geberteceğim, anladın mı beni? Ölüsünü bile bulamayacaklar!" Kalbimin atışında parlayan korku karanlık bir yola itti beni.
"Cezasını çekecek zaten. Her şey böyle kolayca bitecek mi sanıyorsun? Adam kendinde değildi Dağhan."
"Sikerim onun cezasını! Dua et annem sağ salim çıksın ameliyattan. Yoksa taş taş üstünde bırakmayacağım."
Bu adamın pes edeceği yoktu, artık emindim.
Baba, diye fısıldadım çaresizce. Baba sen bize ne yaptın böyle? Sen geleceğimize ne yaptın? Yanaklarıma süzülen yaşları silerken bir yol seçmek zorunda olduğumun farkındaydım. Göz göre göre babamı ölüme gönderemezdim.
“O kızı gördüm dışarıda. Onu aradan çeksen iyi olur. Babasına yardım etmeye kalkışırsa Selim, gözüm hiçbir şeyi görmez. Anladın mı? Hikmet Ersoy, bu yaptığının bedelini ödeyecek ve o böcek buna engel olmaya çalışırsa sadece babasını değil, onu da öldürürüm.” Bedenimin zangır zangır titrediğini hissediyordum. Tüm bunlar bir kabus olmak zorundaydı! Gerçek olamazdı... Bu adamın söyledikleri gerçek olamazdı.
“Saçmalama!” diye bağırdı Selim. Odada yankılanan sesi korku doluydu. Onu iyi tanırdım, kolay kolay çığrığından çıkmazdı. Eğer onu bile dehşete düşürüyorsa bu adam gerçekten kıyametin ipini elinde tutuyor demekti.
“Hiçbir şey yapmayacaksın. Annen iyi olacak, Dağhan. Ameliyattan çıkacak, en iyi doktorlar ilgilenecekler onunla. Annen yaşayacak, eskisinden de iyi olacak lan! Sen de dediklerinin hiçbirini yapmayacaksın.” Dağhan denen adamın güldüğünü duydum. Acı çekişinden duyduğum azap gülüşüyle büyüdü. Hepsi benim yüzümdendi. Bu olanların tek sorumlusu bendim. Selim beni defalarca uyarmıştı. Babamın iyi olmadığını, onu hastaneye yatırmamız gerektiğini söylemişti ama ben her seferinde babamın tebessümlerine kanıp iyileşeceğini ummuştum. Sırf ben istiyorum diye Selim de yapması gerekeni yapmamıştı. Babamın hastaneye yatış raporunu imzalamamıştı. Babamın birkaç güzel sözüne kanan kalbime hançeri saplayasım geliyordu! Bizi bu duruma benim aptallığım getirmişti ve şimdi çıkış yolunu bulamayacak kadar çaresizdim. Babamın o kadını bıçaklamasına sebep olan bendim. Selim'in raporu onaylamamasının, hukuki süreçte yargılanacak olmasının sebebi de bendim. Dağhan denen adam şimdi gerçeği bilmese bile elbet öğrenecekti. Selim'in suçunu da, benim aptallığımı da öğrenecekti.
“Bana sakın bir şeylerin düzeleceğinden bahsetme. Beni biraz tanıyorsan her ne olursa olsun o adamın hayatını sikeceğimi bilirsin. O adam hayatının yanlışını yaptı ve bunu canıyla ödeyecek. Buna sebep olan herkes, bunun bedelini ödeyecek!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRETİN ESARETİ
Teen FictionZümra, babasının geçmişinin kurbanı olduğunun farkında olmadan okulunu bitirmeye çalışıyorken bir gün hastaneden aldığı haberle yerlebir olur. Babası bir kadını bıçaklamıştır. Zümra babasının savunulamaz hatasıyla hayat savaşına bir yenisi eklemişti...