15. Bölüm: İntihar

30.3K 1.3K 145
                                    

Herkese selamlar! Umarım kalbinizde Zümra'yı, Dağhan'ı hissedebileceğiniz bir bölüm olmuştur. İyi okumalar dilerim.

~


Sessizlik... Gecenin ayazına karışan en kederli gürültüleri dahi içine hapsetmişti. Gözümü yummuş buz gibi soğuğun dinmesini, bedenimin acısının hafiflemesini bekliyordum. Bu bodrum katında, ölüm kokan bu odanın içinde titreyen bedenim çaresizliğin kollarına düşmüştü. Yarı uykulu, yarı ayıktım. Soğuğun işkencesini hissedebilecek kadar kendimdeydim ama aynı zamanda hissizliğe gömülmüş bir yanım vardı. Acıya da böyle hissizleşebilseydim keşke. Yorganın bedenimi tamamen örtmesi için hareketlenmeye çalıştım ama bedenim emirlerimi yerine getiremeyecek kadar halsizdi. Bacaklarımı kendime çekerek cenin pozisyonu alırken gözyaşlarımın ıslaklığını yanaklarımda hissediyordum.

Yağmurun peydahladığı ıslaklıktan arınsam dahi bu acıdan kurtulamıyordum.

Ellerimi bacaklarımın arasına sıkıştırırken buz kesen bedenim feryat figandı. Etlerim acıyordu, dayak yemiş gibi hissediyordum. Dişlerim takırdıyor, birbirine çarparak ses çıkarıyordu. Boğazım ve gözlerim yanıyordu. Peşimi hiçbir zaman bırakmayacak olan migren yine azmıştı ve ense köküme varana dek beni esir almıştı. Gözlerim yuvalarından çıkacak gibiydi, sanki göz kapaklarım açılsa gözlerim yerinden düşüverecekti.

Ölüyor gibiydim ama ne yazık ki ölmüyordum. Gibiyle olmak arasındaki farka sıkışmıştım.

Uykunun ağına iyice düşmüşken kapının açıldığını duydum. Gerçekle rüyayı ayırt edemeyeceğim kadar birbirine girmişti her şey.

"Kalk!" dedi biri. Kim olduğunu iyi bildiğim biri. "Madem baban hakkında konuşmak, her şeyi bilmek istiyorsun, anlatacağım sana. Kalk." Adım sesleri baş ucumda kesildiğinde suratıma savrulan saçlarım yaşlarımla ıslandı. Burnumu çektiğimi hayal meyal hatırlıyordum.

"Kalksana! Sana diyorum." Sert dokunuşlu biri saçlarımı yanaklarımdan hızla çekerken buz gibi avuçların yanaklarıma değmesiyle irkildim. Bedenim bunu beklemiyormuşçasına tepki verirken acıyla inledim.

"Soğuk," diye fısıldadım acıyla.

"Zümra?" Sorgular gibi çıkan sesi artık daha yakındı. Bana buz gibi gelen avuç içleri alnımı buldu.

"Dokunma, çok soğuk!" Sesimi kendim bile duyamıyordum.

"Of of! Yanıyorsun sen!" Neden sesi babama benziyordu? Kendimi rüyada sayabileceğim kadar çok benziyordu. Hem kokusu hem sesi benziyordu ona. Sözleri de andırıyordu onu hem. Neden geçmişime benziyordu ki? Beni kahrediyordu.

"Bir de yorgana sarılmış geri zekalı!" Kelimelerinin umursamaz olması gerekirdi. Bu odadan hışımla çıkıp gitmesi gerekirdi. Gitsin istiyordum. Beni kocaman bir hayale gömmeden gitsin istiyordum. Onu babam sanmadan, rüyama kapılmadan gitsin istiyordum. Üzerimdeki yorganı hışımla çekerken buz kesmiştim. Avuçlarına kıstırdığı yorganı kendime çekmeye çalıştım ama o daha güçlüydü.

"Bırak. Çok üşüyorum." Yalvarır gibi çıkan sesimi duymazdan geldi. Kollarımı birbirine doladım ama bu daha çok üşümemden başka hiçbir şeye yaramadı. Dişlerimi sıktım.

"Isınmama bile izin vermiyorsun şerefsiz herif." diye mırıldandım acıyla. Ağzımdan dökülenlerin onu şaşırttığına emindim. Dudaklarımı ısırdım.

"Ne?" dedi sertçe.

"Lütfen çık hayatımdan." diye yalvardım uykunun koynunda titrerken. "Çık... Git artık." Birkaç saniye benden uzakta nefeslendikten sonra iç çekti ve nefeslerinin suratıma çarpacağı kadar yakınıma girdi. Onu göremesem bile varlığını hissediyordum. Hiç de nazik olmayan dokunuşları yanaklarımı, oradan da boynumu buldu. Dokunuşuyla tir tir titrerken geri çekilmeyi denedim. Ürkek kalbim onun Dağhan olduğunu reddediyordu. Sanırım ateşim vardı, elleri çok soğuk geliyordu. Sanki bana işkence etmek için ellerini saatlerdir buz torbasına tutmuş gibiydi.

NEFRETİN ESARETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin