Merhaba! Bölüm anca yetişti, üniversite tercih sonuçları açıklandı, yurt hazırlıklarına başladık derken bölümü düzenlemeye vakit bulamadım. Beklettiğim herkesten özür diliyorum. Ve geçen bölümki yorumlarınız için de teşekkür ederim.
Şimdiden kurban bayramınız mübarek olsun ayrıca.
İyi okumalar dileriim. :)
~
~
Gün doğumuna karışan gerçeklere kulak tıkadı gelecek. Geçmişin sessizliğini sadakat saymıştı, oysa geçmiş geleceğe çoktan ihanet etmişti. Dağhan, ona gönderilen mailleri okurken hava fazla sakin, durağandı. Zümra'nın annesinin ölüm tarihine bakarken içi kasvetle dolmuş, ruhu azapla bezenmişti.
3 Ekim'di. Zümra'nın annesinin ölüm tarihi 3 Ekim 2000. O tarihin uğursuzluğunda boğulan genç adam kulaklarında uğuldayan rüzgara bıraktı kendini. Dağhan, ruhuna dolan sesleri unutmak ister gibi gözlerini kapattı ve ciğerlerine gelecekten çaldığı nefesleri doldurdu. Zihnine dağılan şüphe öylesine güçlüydü ki, başka bir şey düşünemez olmuştu. Parmak uçları arasına sıkıştırdığı fotoğrafa bakarken kaşlarını çattı. Annesiyle o adamın karşılıklı konuşurkenki halleri avuç içinde duruyordu. Dağhan artık ne yapacağını şaşırmıştı. Kimseye güvenmezdi o. Birine güvenip içini dökse her şey daha kolay olurdu belki. Oysa o anlatamazdı, kimseye içini açmazdı. Geçmişini alev alev yakmıştı, yeniden eski defterleri kurcalayamazdı ama mecburdu. Hezimet dolu yılları kimseye anlatmamış, hislerini kimseyle paylaşmamıştı. Şimdi yıllarca içindeki çöplükle yaşaması yetmiyormuş gibi o çöplüğü eşeleyip sırları ortaya çıkarması gerekiyordu.
Şimdi Dağhan'ın gömdüğü, sakladığı ne varsa birer birer zihnine düşüyor; çocukluğunu gömen o sert adamın avuçlarına o çocuğun cesedi düşüyordu. Adamın zihni cesetlerle doluydu. Çürük kokusu ruhunu çepeçevre sarmışken cennet bahçeleri yanı başında olsa ne olurdu ki? Başını sürücü koltuğunun başlığına yaslarken gözleri önüne o kız geldi. Onun bakışları, onun sessizliği, onun çırpınışları... Gözlerini kapattı. Ona gerçekler anlatıldığında vereceği tepkiyi merak ediyordu. Küle dönen geçmişinin aslında kocaman bir yalan olduğunu ona bir gün kendi gösterecekti. Ailesini uçuruma sürükleyen Hikmet Ersoy'dan en değerlisini almıştı ve adam alev alev yanarken kızının paramparça oluşunu izleyecekti.
Bir keresinde o kızı uyurken izlemişti Dağhan. Genç kızın onu arayıp isyan ettiği akşamın gecesinde. Adama haykırdığı kelimeler ve hıçkırıklardan birkaç saat sonra. Bu yaptığın adice, alçakça, demişti genç kız Dağhan'a. Yaptığı onlarca adice şey vardı, Zümra'nın hangisinden bahsettiğini bile bilmiyordu adam. O gece, ilk defa o kızı merak etmiş ve odasına gitmişti. Gördüğü manzara karşısındaki şaşkınlığını hala anımsıyordu. Kalbine bastırdığı avcunda ailesinin fotoğrafı vardı. Beline uzanan saçları terden sırılsıklam olmuştu ve yanakları gözyaşlarının ızdırabıyla doluydu. Dudaklarını bükmüş, bedenini cenin pozisyonuna sokmuştu. Sayıkladığı kelimeler hala Dağhan'ın kulaklarında yankılanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRETİN ESARETİ
Teen FictionZümra, babasının geçmişinin kurbanı olduğunun farkında olmadan okulunu bitirmeye çalışıyorken bir gün hastaneden aldığı haberle yerlebir olur. Babası bir kadını bıçaklamıştır. Zümra babasının savunulamaz hatasıyla hayat savaşına bir yenisi eklemişti...