19. Bölüm: Yüreğe Sinen Katran

25.6K 1.2K 237
                                    

Merhabalaar! Nasılsınız? Ben çok iyiyim. Biraz heyecanlıyım, istediğim bölümü kazanmanın verdiği heyecanın yanında ailemden ayrılacak olmanın da hüznü var tabii. Bölüm gecikti, nedenini az çok tahmin ediyorsunuzdur okulların başlamasına bir hafta kaldı. Ben de hazırlık yaptım biraz. Evde değildim bir süredir bunun da etkisi var. Bölümleri düzenleyerek atma niyetiyle başlamıştım ama sonra en baştan yazmaya başladım, bu da haliyle uzun sürüyor. Nefretin Esareti için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum, umarım siz de bunu hissediyorsunuzdur. Yorumlarınızın benim için ne kadar değerli olduğunu her bölüm başında söylüyorum ama yine söyleyeyim dedim. Hepinize çok teşekkür ederim, iyi ki yanımdasınız. İyi okumalar!

~


Yüreğe Sinen Katran

Bir kitabın son bölümündeydim, son sayfasında, son cümlesinde, son kelimesinde. Hatta son harfinde. Kazınmıştım oraya, sonun olduğu yerdeydim. Ruhum o sonda, o sonun yorgunluğunda, harabesindeydi ve bense henüz başlangıç çizgisine yeni değmiştim. Henüz yeni başlarken nereden esiyordu bu yorgunluk rüzgârı?

Aynada süzdüğüm Zümra, yorgunluk rüzgârının izleri arasında kendini bulmaya çalışıyordu. Art arda üzerime savrulan darbelerden arınmaya çalışırken siyah elbisemin yakalarıyla oynadım. Bu akşamki partiye gidecektim, bir şekilde Dağhan'a engel olma umuduyla o partiyi baltalamayı düşünüyordum. Artık ne koz olursa kullanacak, bir şekilde onu ikna edecektim. Siyah, kolsuz pileli elbisemin üzerine düzleştirdiğim koyu kahve saçlarımın ön tarafını burup başımın arkasında burguları birleştirdim. Günlük kıyafetlerim arasında partide dikkat çekmeyecek bir tek bu elbiseyi bulmuştum. Ayakkabılarım ve çantam gümüş tokalı, gri renkte olduğundan renklendirmek için dudağıma makyaj çantamda bulduğum koyu bordo rujumu sürmüştüm. Bana ait olmayan bir yüzün altında karamsar bakışlarım yatıyordu.

Dağhan çıkalı yarım saat kadar olduğunda bir taksiye atlayıp ben de mekâna gelmiştim. Fazla büyük, koridorları ve merdivenleri birbirine çıkan karmakarışık lüks bir mekân bu tanıtım için kapatılmıştı. Yeni bir yaşam alanı yaratma, doğayla iç içe yaşam sloganları altında yeni yapacakları projeyi tanıtacaklardı. Bildiğim kadarıyla Bahar bu projenin peyzajı ile ilgili ciddi bir çalışma yapmıştı ve projenin Koçdemir imzasıyla beğenilmesi kariyeri açısından son derece önemliydi. Aynı şey Dağhan için geçerli miydi pek fikrim yoktu çünkü onu işine önem verirken hiç görmemiştim.

İçeri elimi kolumu sallayarak giremeyeceğimi bildiğimden Dağhan'ın çekmecesinde sakladığı, şirket çalışanlarına verilen özel isimsiz davetlerden birini öylesine almıştım, onun mührünü basmış ve altına da ismimi yazmıştım. Umarım bu yeterli olurdu. Taksiden inerken kalbim korkuyla çarpıyor, aklım yaptığımın saçmalığının farkında olarak geri dönmem için yalvarıyordu ama ben babasına aşık çocuğun zavallı bir kuklası olarak bilinçsizce hareket ediyordum. Öyle böyle bir şekilde içeri alındığımda tanıtım çoktan başlamıştı. Gözlerim Dağhan'ı aradı. Kürsünün sağındaki devasa masanın baş köşesine kurulmuş, patron edasıyla çalışanlarıyla sohbet ediyordu. Lacivert bir pantolonun üzerine beyaz bir gömlek, üzerine de klasikten ziyade spor sayılabilecek koyu mavi bir yelek giymişti, lacivert kravatıyla da takımını tamamlamıştı. Görmediğim bir Dağhan gibiydi. Yapmacık gülüşler eşliğinde arkadaşlarıyla konuşuyor, eğleniyor gibi görünüyordu.

NEFRETİN ESARETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin