22. Bölüm: Korkunun Savaşı

26.4K 1.2K 257
                                    

22. Bölüm: Korkunun Savaşı


Yürüdüğüm yol uçuruma çıkıyordu. O uçurumun tek bir adı vardı: Baba. Annenin şefkatinden mahrum kalmış bir çocuğun sığındığı tek liman. Ölümün kucakladığı hayallerimin gözündeki yaşla izlediği koca çınarım. Yürüdüğüm yolda buz kesen bedenim, ruhumun bu fısıltılarıyla doluydu. Bana bırakılan mesajın sahibinin ortaya çıkacağı anı bekleyerek geçen günler hayli uzun, yorucuydu. Umudun avuçlarında ağır ağır silinen gerçekler artık yalanların gölgesinde kaybolur olmuştu.

Nereye gittiğimi biliyordum. Neden gittiğim hakkındaysa en ufak bir fikrim yoktu.

Taksiden fazla erken inmiştim. Dağhan'ın babamın suratına kapatılan kapılarla beni yüzleştirmek için getirdiği bu gecekonduyu andıran ahşap evi bulana kadar canım çıkmıştı. O zaman yollara dikkat etmediğimdendi sanırım. Dağhan'ın yürüdüğüm yoldan, geçtiğim dikenlerden haberi var mıydı, bunu da bilmiyordum. İki haftadır bomboş gözlerle onu süzen yıkım dolu Zümra'nın bir şeyler başarma umuduyla ayağa kalkacağına inanmıyordu belki de. Kim inanırdı ki? Aynaya baktığımda ben bile babamı kurtaracağıma inanamazken kim gözlerimin içine bakıp bu zorlukları aşacağıma inanırdı? Bu yüzden aynaya bakmıyordum iki haftadır. Karşılaşmayı umduğum suratı göremeyeceğimden emindim. Gözlerimde, umudunu kaybetmiş bir çocuk göreceğime öylesine emindim ki, şuurunu kaybetmiş biri gibi oradan oraya savruluşumu görmezden geliyordum.

“Baba... Herkes vazgeçse senden ben vazgeçmeyeceğim.” Karşımda duran ahşap evin penceresinde gördüğüm adam fazla tanıdıktı. Sadece birkaç ay önce Dağhan ona silah doğrultmuş, onu babamı sattığıma inandırmış, bu yaşlı adamı bana düşman hale getirmişti. Bu adam babamın en yakın arkadaşıydı, ben hiç görmemiş olsam bile Dağhan'ın araştırmalarından nasiplendiğim kadarıyla öyleydi. Bu adam, babamın annemi ve beni anlattığı adamdı.

Bana yardım edeceğine inandığım adamdı.

İsminin İhsan olduğunu öğrendiğim adam bu küçük ahşap kulübenin penceresinden görünürken onun açık kahve gözleriyle gözlerim buluştu. Anlık bir şaşkınlık suratına kazındığında ondan izin ister gibi bir süre evine girmek için suratına baktım. Korkularımın pençesine kısılmıştım, kalbim boğazımda atıyordu ama buna rağmen durduğum yerden kıpırdamadım. Başını eğerek bana bakan adam saniyeler sonunda evin giriş kapısını işaret ederek oraya doğru gelmemi istedi. Hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledim. Aradan çok geçmeden o da kapıya gelmiş, kapıyı açmıştı. Çatık kaşlarıyla beni süzen babam yaşındaki bu ihtiyar adamın karşısında öyle savunmasız, öyle çaresizdim ki bunu fark etmiş gibi bana bir şey sormadan içeri geçmeme izin verdi. Paltomun cebindeki telefona sarılan parmaklarım korkudan buz kesmişti. Uzun, dar koridorda Dağhan'ın adama silah doğrulttuğu anlar zihnime dolduğunda istemsizce ürperdim. Adamın o esnada oturduğu tabure hâlâ aynı yerdeydi ve sanki bu olay hiç yaşanmamış gibi o koridor geçmişi silivermişti. Oturma odası olarak kullanılan, küçük bir kanepenin bulunduğu yere geçerken dişlerimi birbirine bastırarak korkumu gizlemeye çalışıyordum.

NEFRETİN ESARETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin