DÜZENLENMİŞTİR.
ARAS
"Nefes hiç iyi değil Aras. Buraya gelmelisin." Sol elimle saçlarımı karıştırıp sessizce iç geçirdim. Nefes kötüydü, benim yüzümden.
"Tamam geliyorum." Doruk'un cevap vermesini beklemeden telefonu yüzüne kapattım. Telefonu ceketimin cebine yerleştirip merak içinde beni izleyen Melek'e döndüm. Karşımda oturuyor olması hala garip geliyordu. Ölümünü kabullenmem yıllarımı almışken tekrar ortaya çıkması tüm duygularımı alt üst etmişti.
"Seni fazlasıyla üzdüm, biliyorum. Ama sende şunu bil her şeyi telafi edebilirim Aras. Yeniden mutlu olabiliriz." Melek gözlerini dikmiş vereceğim yanıtı bekliyordu. Ne diyebilidim ki? Kalbim onsuzluğa alışmışken Meleği tekrar hayatıma alabilir miydim? İçimden koca bir çığlık yükseldi. Hayır, yapamazdım.
"Çok geç artık. Her şey için çok geç." Kalkmaya yeltendim. Bu evden çıkıp rahat rahat düşünmek istiyordum. Melek, kapıyla arama girince kaşlarım kendiliğinden havaya kalktı. Ne yapmaya çalışıyordu bu kız?
"Hayır. Böyle gitmene izin veremem. Lanet olsun Aras! Lütfen bana bir şans ver." Gözlerini gözlerime dikip umutla bana baktı. Eskiden huzur bulduğum o gözler şu an bir yabancıdan farksızdı. Elimle yanağımı kaşıyarak Melek'le arama mesafe koydum. Parmağımdaki soğuk alyans bana yerini belli edercesine yüzüme batmıştı. Yüzük takmayı sevmediğimi herkes bilirdi. Buna rağmen Nefes'le birlikte olduğumuz günden beri parmağımdaki alyansı hiç çıkarmamıştım. Alyansa baktıkça Nefes'in bana ait olduğu aklıma geliyordu.
"Şans isterken evli olduğumu unutuyorsun." Yüzü hafif bir tebessümle aydınlanırken elini kalbimin üzerine koydu.
"Kalbin bana aitken evli olman umrumda bile değil." Bir süre ciddi olup olmadığını anlamaya çalıştım. Kalbim onunken mi? Dudaklarım alayla yukarı kıvrıldı.
"Yanılıyorsun. Kalbim artık sana ait değil." Sözlerimin ardından küçük bir anı beynimde can buldu. Bu sabaha aitti. Nefes bana utançla aklın fikrin şeyde derken ona aklım fikrim kızıl saçlı bir hatunda, tabi kalbimde demiştim. O anı düşünürken kalbimin ısındığını hissettim.
"Ne.. ne yani kalbinin o kadına ait olduğunu mu söylüyorsun? Saçma. Sen beni seviyorsun Aras, beni." Yüzümü buruşturup Melek'i nazikçe kapının önünden çektim. Bu saçmalığa daha fazla katlanamazdım. Aklım karışmış olabilirdi belki ama Melek'i sevmediğimin farkındaydım.
"Nereye gidiyorsun? Söyleyeceklerim daha bitmedi." Ona aldırmadan kapıyı açıp dışarı çıktım. Nefes'i görmek istiyordum. Bana attığı o son bakış aklımdan çıkmıyordu. Kırgınlığını gözlerinde görmüştüm. Kadınım üzgündü. Gönlünü almalı, ona sarılmalı ve dudaklarına yapışmalıydım. Biliyordum ki huzur karımın dudaklarında saklıydı.
Gecenin soğuğuna çıkar çıkmaz içim ürperdi. Elim ceketimi kavrarken keskin bir acı karnıma saplandı. Yarayı tamamen unutmuşum. Dişlerimi sıkıp adımlarımı hızlandırdım. Bir bıçak yarasının beni engellemesine izin veremezdim. Cebimdeki anahtarı çıkartıp yol kenarına park ettiğim Range Rover'ın kilidini açtım. Arabaya biner binmez tanıdık melodi tüm sessizliği tuzla buz etmişti. Elimi cebime atıp ısrarla çalan telefonu çıkarttım. Arayan Kaan'dı. İçimden bir ses bir şeylerin ters gittiğini söylüyordu. Telefonu hoparlöre alıp arabayı çalıştırdım.
"Efendim Kaan?"
"Abi, Tuna denen o it kaçmış." İç sesim haklı çıkmıştı, yine.
"Siktir. Ne demek kaçmış? Bu adam kaçarken siz nerdeydiniz lan?" Kaan kem küm edince direksiyonu kavrayıp sözünü kestim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Özlemek İstemiyorum
ChickLitZoraki bir evlilik, masum bir kız, aşka küsmüş bir adam. Aras ve Nefes. Biri kalbinden olmuş biri hayallerinden. Zorla evlenen bu iki insan için aşk yeniden varolabilecek mi? Nefes Karahan ve Aras Taşkıran'ın yollarını birleştiren kaderdi...