DÜZENLENMİŞTİR.
İki ay on iki gündür bu saçma odada birinin beni Tuna denen manyaktan kurtarmasını bekliyordum. İçimde umuta dair bir şey kaldıysa kesinlikle son demlerindeydi. Tükenmiştim. Her anım ağlamakla geçiyordu. Duygusal anlamda kendimi tanıyamaz olmuştum.
"Nefes kızım sil o güzel gözlerini. " Sulu göz olmaya o kadar çok alışmıştım ki ağlamak bana şaşırtıcı gelmiyordu artık. Sevim abla elime bir peçete tutuşturunca ona minnetle baktım.
"Tuna denen manyak her anımı zehir ederken, kocamı çakma Melek'le baş başa bırakmışken nasıl ağlamayayım." Sevim abla hüzünle yüzümü inceledi. Kadının beni sevdiği her halinden belliydi. Benim için üzüldüğünü görebiliyordum. Ama kurtulmam için hiçbir şey yapmıyordu. Tuna manyağı Sevim ablayı bana yardım etmesi için tutmuştu. Şey için...
"Hamilelik sana hiç yaramadı, prenses. Sulu göz oldun çıktın." İşittiğim ses midemin bulunmasına neden oldu. Boğazıma tırmanan mide asidini zar zor yutabilmiştim.
"Defol git buradan." Tuna'ya zehir saçan gözlerle baktım. Lanet olası beni kaçırdığı zaman bir haftalık halimeymişim meğer. Şansıma tüküreyim.
"Bana öyle bakma, güzelim. Kalbimi kırıyorsun." Tiksintiyle yüzümü buruşturdum. Bir de bana güzelim diyordu adi herif.
"Bana asla güzelim deme!" diye bağırdım. Tuna tiz bir kahkaha attı.
"Karnındaki yaşasın istiyorsan benimle iyi geçinmeni tavsiye ederim, güzelim." Göz yaşlarım sicim gibi akarken Tuna odayı terk etti. Yüzünü görmeye bile katlanamıyordum artık. Ellerimin altındaki beyaz yatak örtüsünü sıkarak sinirimi ondan çıkartmaya çalıştım.
"Şerefsiz pislik." Sevim abla Tuna'nın arkasından kendince söylenirken gözlerimi kapadım. Aras'a ulaşmak zorundaydım. Bebeğim tehlikedeydi. Ağır bir hamilelik geçiriyordum. Sabah akşam hem ağlıyor hem kusuyordum. Sevim abla hamile olduğum için buradaydı. Eskiden Jinekolog'un yanında çalıştığı için hamilelik konusunda epey bilgiliydi. Tuna'ya neden yardım ettiğini soylemiyordu ya da kaçmama müsade etmiyordu. İlk zamanlar ona taraf alsam da sonrasında kadını sevmiştim. Hem ne olursa olsun Tuna'yla yalnız kalmama engel oluyordu yahu. Bu bile onu sevmem için yeterliydi.
Elimi karnımın üzerine koyup gözlerimi kapadım. Sevim abla üzerime kalın bir battaniye örterken kapalı gözlerle ona gülümsedim. Bedenim yorgun kalbim bitikti. Şu an hayata tutunuyorsam tek nedeni bebeğimdi. Parmaklarım usul usul karnımda dolaşırken Aras'ı düşündüm. Mavi-yeşil o güzel gözlerini, beni serseme çeviren gamzesini, saçlarını, kokusunu. İçimi çekip Sevim ablanın odadan çıkmasını bekledim. Kapı sesini duyar duymaz dudaklarım aralandı.
"Sen korkma sakın tamam mı bebeğim? Kimsenin seni benden almasına izin vermeyeceğim. Baban bizi yakında bulacak. Seni öğrenince yüzünün alacağı ifadeyi merak ediyorum. Eminim komik olacaktır. Hem o seni çok sevecek, biliyorum. Ne olursa olsun beni sevmese bile seni sevecek, üzerine titreyecek. Ve bizi bulduğu zaman Tuna manyağına gününü gösterecek. Huzurla uyu birtanem. Biz hep senin yanında olacağız." Sol gözümden süzülen göz yaşı damlası dudaklarıma düşerken sessizce hıçkırdım. Uykuya dalmadan önce aklım yine o soru cümlesiyle doldu. Nerdesin Aras, nerdesin?
#######Hani insan izlendiğini farkedince derin uykuda olsa bile aniden uyanırmış ya. İşte bende uykumun en tatlı yerinde üzerimde hissettiğim gözlerle aniden uyanmıştım. Tuna'yı yatağımın kenarında bulunca bir an afalladım. Oturur pozisyona geçmeden aramızda anlamsız bir bakışma yaşandı. Uyku sersemi olduğum için olanları idrak edememiştim. Ben ve Tuna, yalnız? Sevim abla gitmiş miydi? Kendime gelince ona yine tiksinerek baktım.
"Ne işin var burada?" Tuna'ya aklıma gelen en saçma soruyu sormuştum. İç sesim Aferin gerizekalı! diyerek beni kendince alkışlarken gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Soru sormadan önce çemkirip, nefretimi kusmam gerekirdi. Hemen soru kısmına geçmek pek benlik bir davranış değildi.
"Seni izliyordum, prenses. Uyurken içindeki vahşi kız kayboluyor çok tatlı oluyorsun." Tuna tebessüm edince yüzümü buruşturarak bakışlarımı kaçırdım. Bir ara Tuna'yı sevdiğimi zannedip onunla ilgili pembe hayaller kurardım. Simdi ise ondan nefret ediyor, yüzünü bile görmek istemiyordum. Hayat süprizlerle doluydu. Nefesimi dışarıya üfleyip buz gibi bir sesle,
"Çünkü uyurken özgürüm ve yanımda Aras var." dedim. Tuna'nın yüzündeki gülümseme kaybolurken iç sesimle bir beşlik çakıp birbirimize öpücük attık.
"Her neyse. Sana bir şey söylemeliyim." İçim merakla dolarken olabildiğince umursamaz görünmeye çalıştım. Yine ne saçmalayacaktı acaba? Tuna sessizliğini koruyunca tek kaşım havaya kalktı.
"Ne söyleyeceksen söyle ve git." Bakışları yüzümde dolaşmaya devam etti. Tanrım! Sıkıldığımı belli edercesine ofladım.
"Bebeğini aldırmanı istiyorum." Ona karşımda uzaylı varmışçasına baktım. Ne söylediğinin farkında mıydı acaba?
"An..lamadım." Ellerini saçlarından geçirip bakışlarını kaçırdı.
"O küçük şeyden kurtulacaksın Nefes. Karnında Aras'a ait bir şey taşırken sana dokunamıyorum bile. Bu çok iğrenç." Ağzımı açıp tekrar kapadım. Söyleyecek bir şey bulamıyordum. Şaşkınlıktan nefes almayı kestiğimin bile farkında değildim.
"Hem yine anne olabilirsin. Seninle seve seve bebek yaparım." Kaşlarımı çattım. Sinirden tüm vücudum titriyordu. Kalbim nefretimle kavrulurken bir süre Tuna'ya baktım. Benden bebeğimi aldırmamı istiyordu öyle mi? Boğuk bir kahkaha koyverdim. Bu çocuk kafayı yemiş olmalı.
"Bebeğime dokunacak olursan seni gebertirim piç kurusu." Hiçbir şeyi Tuna'yı öldürmek kadar istemedigimi farkettim. Elimde olsa onu bir kaşık suda boğardım.
"Cık cık çok ayıp. Hem sana fikrini soran olmadı. Haberin olsun diye söyledim. Yarın kürtajla seni o küçük şeyden kurtaracağım, prenses. Ayrıca Sevim'in işine de son verdim. Yalnız kalmamızın zamanı geldi." Tüm cümlede sadece tek bir kelimeye takılı kalmıştım. Kurtarmak? Bir anda gözüm döndü. Bilinçsizce Tuna'nın üzerine atladım. Tırnaklarım yüzünde derin cizikler oluştururken avazım çıktığı kadar bağırıyordum.
"Seni gebertirim Allah'ın cezası. Bebeğime dokunursan seni öldürürüm." Tuna beni üzerinden atmaya çalışıyordu ama nafile. Kafasını ısırınca acıyla bağırdı. Tatmin olmamıştım. Ellerimle sarı saçlarının bir tutamını yolunca Tuna beni üzerinden fırlattı. Fırlattı diyorum çünkü bildiğiniz uçmuştum.
"Seni sürtük. O piçten kurtulur kurtulmaz sana öyle şeyler yaşatacağım ki durmam için yalvaracaksın." İblis kapıdan çıkarken elim karıma gitti. Bebeğimi korumak istercesine karnımı sardı. Arkasından öylece baktım. Bunu yapamazdı. Onu benden alamazdı. Aras'a aitti o, bana aitti. Bana benzeyen, Aras gibi bakan. Bebeğimi kaybedemezdim. Sevim abla da yoktu artık. Yalnızdım, yalnızdık. Göz yaşlarım yanaklarımı ıslatırken ilk kez tüm gücümle hıçkıra hıçkıra ağladım.
"Nerdesin Aras, lanet olsun nerdesin? Sana çok ihtiyacım var nerdesin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Özlemek İstemiyorum
Genç Kız EdebiyatıZoraki bir evlilik, masum bir kız, aşka küsmüş bir adam. Aras ve Nefes. Biri kalbinden olmuş biri hayallerinden. Zorla evlenen bu iki insan için aşk yeniden varolabilecek mi? Nefes Karahan ve Aras Taşkıran'ın yollarını birleştiren kaderdi...