DÜZENLENMİŞTİR.
*Multimediadakiler sırayla Eylül, Doğa ve Nefes temsili.*
Aras Taşkıran, yanında üç yakışıklı adam ve bir güzel kadınla bize doğru geliyordu. Aramızdaki mesafe giderek azalırken hâlâ tek odağımız onlarmış gibi gözlerimizle adımlarını takip ediyorduk. İmkânsızdı. Bir avuç mükemmel insanın birbirini bulması, dahası yakın arkadaşlık kurması inanılır gibi değildi. Bugün daha ne kadar şaşıracaktım acaba?
Silkelenerek kendime geldim. Tıpkı benim gibi Eylül de başını iki yana salladığında kendini toparlamaya çalıştığını anlamıştım. Rezillikti. Görmemiş gibi davrandığımıza inanamıyordum. Gerçi bu konuda yapacak bir şey yoktu. Çünkü onlara böyle bakan yalnızca biz değildik. Yanlarından geçtikleri herkes bizimle aynı tepkiyi veriyordu.
Aras’ın sağ tarafında duran adam üzerindeki siyah takım elbiseyle çok yakışıklı görünüyordu. Koyu renk gür saçları alnına dökülmüş, yemyeşil gözlerine gölge düşürmüştü. Boyu Aras kadar uzundu ve bedeni de spor yaptığını gösterecek cinstendi. İri yarı, kalıplı duruyordu.
Sol tarafında duran ise sarıya çalan saçları ve açık kahve gözleriyle yanından geçtiği tüm kızların zorlukla yutkunmasına neden olmuştu. Tıpkı diğer ikisi gibi uzun boyu ve iri vücuduyla bakışları üzerine çekmeyi iyi biliyordu.
Arkada kalan dev adam, yanındaki güzel kadının elini sahiplenircesine tutmuştu. Siyah gür saçları, açık mavi gözleri ve kendinden emin duruşuyla burada olduğunu adeta bağırıyordu. Neredeyse Aras’a benziyor diye geçirdim içimden. Yanındaki güzel kadın, elinin tutulmasından pek memnun görünmüyordu ama. Somurtmasına başka bir açıklaması bulamıyordum. Kadın oldukça güzeldi ve ince vücuduna yakışan zarif bir elbise giymişti. Garipti. Görür görmez içimde kadına karşı samimi bir his oluşmuştu. Onu şimdiden sevmiştim.
Nihayet yanımıza ulaştıklarında ilk ayağa kalkan Eylül oldu. Çaktırmadan elbisesini düzeltti ve en etkileyici gülümsemesini takındı. Flört moduna girmişti anlaşılan. Gülerek başımı iki yana salladım.
Aras beni göstererek, "Sevgili karım, Nefes." dediğinde gülümsemem yüzümde dondu kaldı. Tek bir kelimeydi göğsüme taş gibi oturan. Karım. Hâlâ kabullenmemişken onun ağzından duymak midemin çalkalanmasına neden oldu. Gülümsemem dağılıp giderken yüzümü kapatan duvağın varlığına o an şükrettim. Zira kendime gelmem hayatımdan birkaç saniyeyi çalmıştı.
Derin bir nefesin ardından ayağa kalkmaya yeltendim. Bileğim hâlâ zonkluyordu fakat daha iyi olduğu su götürmez bir gerçekti. Yine de Eylül'ün koluma girmesine ve duvağı kenara çekmesine izin vermiştim. Eh, ani bir sancıyla bu mükemmel insan kitlesinin önünde yere kapaklanmak en son isteyeceğim şeydi.
Biraz bekledikten sonra, "Merhaba." deyip zorlukla yüz kaslarımı oynattım. Dudaklarımın ucunda küçük bir gülümseme oluştu. Karım. Sevgili Karım. Kulaklarım çınlıyordu. O küçük gülümsemeye sıkı sıkı tutundum. Aklımın dağılmasına ihtiyacım vardı.
Kendini ilk tanıtan yosun yeşili gözler oldu. Enişte adayımız.
"Doruk Ilgaz." dedi kısaca. Bana elini uzatmış beklerken tereddüt etmeden onunla tokalaştım. "Tanıştığımıza memnun oldum, Nefes." Gözlerindeki keskin bakışın aksine elimi nazikçe sıkmıştı. Erkeksi yüz hatları yakından daha çekici görünüyordu. Tam da Eylül'ün seveceği türden bir karizmaya sahipti. Şimdiden hayırlı uğurlu olsun demeli miydim emin değildim.
Elimi kendime çekeceğim sırada sarışın adamın tutmasıyla bakışlarım şaşkınca ona doğru kaydı. Nazikçe elimin üzerini öperek konuşmaya başlarken Doruk'un güldüğünü gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Özlemek İstemiyorum
ChickLitZoraki bir evlilik, masum bir kız, aşka küsmüş bir adam. Aras ve Nefes. Biri kalbinden olmuş biri hayallerinden. Zorla evlenen bu iki insan için aşk yeniden varolabilecek mi? Nefes Karahan ve Aras Taşkıran'ın yollarını birleştiren kaderdi...