DÜZENLENMİŞTİR.
*Multimediada Nefes'in gelinliği yer alıyor. *
1 HAFTA SONRA
Makyajımı belki onuncu kere yeniden yapmaya çalışan kız, bir kez daha ağlamaya başladığımı fark ettiğinde elindeki paleti bırakarak sitemle bağırmıştı. "Beliz Hanım, Nefes Hanım yine ağlamaya başladı!" Dönüp ona ters ters baktım.
"Nefes, güzel yavrum ağlama artık. Ayşen makyajını tamamlayamayacak yoksa." Elimde değildi. O lanet gün gelip çatmıştı. Bugün evleniyordum. Aras denen o adamın karısı olacaktım. Nasıl durdurabilirdim ki kendimi? Ağlamaya devam ettiğimi fark eden Beliz Hanım usulca yanıma gelmişti.
"Lütfen ağlama canım, yüreğim parçalanıyor bak!" Gözleriyle yüzümü süzen kadının bakışları fazlasıyla samimiydi.
"Kusura bakmayın, kendimi tutamıyorum." dedim boğazıma dizilen hıçkırıkları zorlukla yutarak. Dudaklarımı birbirine bastırıp bakışlarımı hüzünle ellerime indirdim.
Beliz Hanım elimi tuttuğu sırada bakışlarım yeniden yüzünü bulmuştu. Gözlerinin buğusu düştü göz bebeklerime. Benim için üzülüyor oluşu bakışlarına kadar yansımıştı fakat yine de engel olmuyordu bu duruma. Belki olamıyordu. İsterse benim için ağlasındı, ne fark ederdi ki?
Yine de hakkını yeme kadının. Annen bile yanında durmazken, kadın her ihtiyacına koşturdu şu son bir haftada. İç sesim haklıydı. Bir haftadır peşimde dolanıyordu kadın, her ihtiyacıma koşmuştu. Gönülsüz olduğum bariz ortadayken bile sırf ufacık dâhi olsa içime sinsin diye bir dediğimi iki etmemişti. Beni yalnız bırakmamıştı. Hakkını yiyemezdim.
"Hadi ama hanımlar düğünün başlamasına son bir saat kaldı!" Baran Bey'in sesi beni kendime getirmişti. Elimi kendime çekerek hızlıca parmak uçlarımla ıslanan göz altlarımı kuruladım. Yeterince ağlamıştım zaten, insanların gözünde zayıf görünmek istemiyordum. Şu engellenmeyen göz yaşlarına acilen bir çözüm bulmam gerekiyordu.
"Tamam beyim hazır sayılırız. Güzel gelinimizin makyajı biter bitmez bahçeye ineceğiz." Beliz Hanım sevgiyle bakıyordu kocasına. Baran Bey desen gözünden bile sakınıyordu karısını. Asla bu duyguları tadamayacak oluşum bir tokat gibi çarptı yüzüme. Bir hüzün dalgası daha geçti üzerimden. Ağlamamak adına yanağımın iç kısmını ısırdım.
"Hanım, Aras oğlumuz yoldaymış. 10-15 dakikaya burada olur." Beliz Hanım kafasını sallamakla yetindi. Kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Demek en sonunda meşhur Aras Taşkıran'la tanışacaktım.
İsteksizliğimi belli etmek amacıyla ne Aras'ın fotoğraflarına bakmış ne de hakkında anlatılanları dinlemiştim. Bir saat öncesine kadar bu evliliğin olmayacağına dair hâlâ umudum vardı. Kumsal'ı alıp yurtdışına kaçmayı bile düşünmüştüm. Ama gelin görün ki kabarık gelinliğimle müstakbel eşimi bekliyorum. Hayat şaşırtmıyordu.
Beliz Hanım başına taktığı şalı düzeltirken Ayşen on birinci kez makyajımı yapmaya başladı. Yüz kaslarım gerilmekten bir hâl olmuştu fakat Ayşen için bu bir önem arz etmiyordu. Kadın o kadar usanmıştı ki artık, bitsin dercesine hızlıca makyajımı yapıyordu.
Bu sefer ağlamayacaktım. Kendime hakim olacak, Aras denen o adama güçlü görünecektim. Zaten ağlamaya başlarsam Ayşen beni yiyecekti.
Birkaç dakika içerisinde makyajım tamamlandı. Son olarak yüzüme makyaj dondurucu bir şeyler sıkan kadın gülümseyerek eserine baktı. Sanırım güzel olmuştum. Kendime bakmak için ayağa kalktığım sırada sendelemeden edemedim. Çok oturmaktan olsa gerek ayaklarım uyuşmuştu. Boy aynasında kendimi görünce dudaklarım şaşkınlıkla aralandı.
Üst kısmı straplez ve dantellerle süslü, etek kısmı ise fazlasıyla kabarık ve gösterişli olan bu gelinlik gerçekten mükemmeldi. İlk kez gelinliğime bu kadar dikkatle bakıyordum. Saçımla ve makyajımla ilgilenen Ayşen müthiş bir iş çıkarmıştı. Belime kadar inen kızılımsı gür saçlarımın bir kısmı başımda toplanmıştı. Birkaç tutam ise bana hava katması amacıyla omuzlarımdan aşağı dökülüyordu. Grimsi metalik gözlerim ise rengine tezat bir makyajla iyice ortaya çıkmıştı. Harbiden güzel görünüyordum. Beliz Hanım ve odadakiler beni beğeniyle süzüyorlardı.
"Saf bir güzelliğin var Nefes. Müthiş görünüyorsun." Beliz Hanımın sözlerinin ardından başımı ona çevirdim.
"Nefes kesici, tıpkı ismi gibi." Eylül'ü kapıda fark edince gözlerim doldu. Üzerindeki siyah straplez elbisenin içinde mükemmel görünüyordu. Saçları ise sarı bukleler halinde omuzlarından dökülüyordu.
"Eylül çok güzel olmuşsun." diye fısıldadım. Canım arkadaşım birkaç adımda yanıma gelip bana kocaman sarıldı. Gözlerindeki bakış vazgeçmem için adeta haykırsa da cevabım belliydi. Evlenecektim. Kumsal için... Düşüncelerim Kumsal'a kayarken, küçük kız kardeşimin kapıda belirmesi inanılmazdı. "Nefes!" diye bağırıp bana doğru koşarken eğilip kollarımı iki yana açmıştım. Kumsal gelip sarıldıktan sonra şaşkınca beni süzdü.
"Nefes çok güzel olmuşsun."
"Birtanem, asıl sen çok güzel olmuşsun. Küçük cadım şimdi gerçek bir prensese dönüşmüş." Kumsal kıkırdarken burnuna küçük bir öpücük kondurdum.
"Nefes sen de prensesler gibisin. Ama sakın bununla gezme. Buradaki tek prenses ben olmalıyım." Sırıtmaya başladım. Cadı seni. Kumsal, üzerindeki tozpembe gelinliği çekiştirerek kurdelesini düzeltti. O kadar tatlı hareketleri vardı ki bir an onu ısırasım geldi. Hele o sarı bukleleri yok mu küçük cadımı olduğundan daha sevimli gösteriyordu. Kumsal ve ben görünüş olarak birbirimize o kadar zıttık ki. Kardeş olduğumuzu gör de inanma!
"Nefes, evlenince beni bırakmayacaksın değil mi?" Gözlerimin bir kez daha dolduğunu hissettim. Hayatımdaki en değerli varlık, küçük kız kardeşimdi.
Ellerimden biri Kumsal'ın saçlarını bulurken usul usul okşamaya başlamıştım yumuşak tutamlarını."Olur mu öyle şey küçük cadı? Ben seni bırakır mıyım hiç? Sen benim en değerlimsin. Bir daha böyle şeyler düşünmek yok, tamam mı?" Gözlerimden bir damla yaş süzüldü sözlerimin ardından. Yine durduramamıştım kendimi. Gözyaşı damlamı ufacık parmağıyla yakalayan Kumsal,
"Sakın ağlama Nefes, ben de seni bırakmayacağım." deyip boynuma sarılınca dünya durdu benim için. O an, bağıra bağıra ağlamamak için tüm enerjimi harcadım. Nefret ediyordum bu durumdan, böyle zorunluluklardan, mecbur bırakılışlardan. Adil değildi.
"Hanımım, Aras beyimiz geldi. Bahçede sizi bekliyor." Korumadan aldığımız haberle buruşan yüzümün aksine içim bir garip oldu. Demek Aras Bey teşrif etmişti. Kendimi toparlayarak yeniden doğruldum.
"Söyle oğluma buraya gelsin, gelin kızımızı görsün. Artık vakti geldi." Midem bulanmaya başladı. Anlam veremediğim bir şekilde heyecanlanmıştım. Birazdan o adamı görecektim. Belki ömrümün geri kalanını geçireceğim adamı.
Ruh halimin karmaşıklığını fark eden Eylül iyice yanıma sokuldu. Koluma girmese bayılıp gidecektim. Ayakta duracak hâlim kalmamıştı.
Beliz Hanım "Duvağını ört kızım, adettendir." deyince Eylül çabucak duvağımı örttü. Bana kalsa uzvumu oynatacak halde değildim. Elimi tutan Kumsal, koluma giren Eylül olmasa ciddi anlamda ayakta duramazdım. Sanki bedenim içindeki tüm gücü sıfırlamıştı. Dizlerim zangır zangır titriyordu. Kalbim desen delirmiş gibiydi. Göğüs kafesimi kırmak istercesine atıyordu. Terleyen avuç içlerimi bile silemeyecek hâldeydim. Koruma tekrardan kapıdan içeri girince dayanamayıp gözlerimi kapadım. Biliyordum ki korumanın ardında Aras Taşkıran vardı.
Beliz Hanım "Oğlum, hoş geldin." diye şakırken ben hâlâ gözlerim kapalı öylece bekliyordum. Sert bir o kadar da karizmatik bir erkek sesi "Anam, hoş buldum." deyince bir cesaret gözlerimi araladım. Bulanıklaşan görüşüm düzelir düzelmez çenem yer çekimine dayanamayıp aşağı düştü. Aras annesine sarıldıktan sonra bakışlarını bana çevirdi. Duvak bir anda yok olmuştu sanki. Göz göze gelince olmaması gereken bir şey oldu. Kalbim tekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Özlemek İstemiyorum
ChickLitZoraki bir evlilik, masum bir kız, aşka küsmüş bir adam. Aras ve Nefes. Biri kalbinden olmuş biri hayallerinden. Zorla evlenen bu iki insan için aşk yeniden varolabilecek mi? Nefes Karahan ve Aras Taşkıran'ın yollarını birleştiren kaderdi...