DÜZENLENMİŞTİR.
*Bölüm şarkımız PERA- Sensiz Ben*
Kahvaltıdan sonra herkes bir yere dağılmıştı. Baran baba şirkete geçeceğini söyleyip evden çıkmıştı. Beliz anne altın gününe katılmak için orta yaşlı bir arkadaşına geçmiş, Mert ise hepsinden önce evden ayrılıp çoktan okulunun yolunu yarılamıştı. Beliz annenin beni de altın gününe götüreceğini düşünmüştüm bir an. Korkuyla açılan gözlerimden sonra kadın insafa gelmiş olacak ki teklif dahi etmemişti. Tanrı aşkına, ne işim vardı benim teyzelerin arasında? Gece kulüplerinin kızıydım ben. Arkadaşlarımla deli gibi eğlenir, ortamlarda sabahlardım. Tabi evlenmeden önce. Şimdi ise ne olduğumu inanın ben de bilmiyordum.
Evin hizmetlileri bugün de izinli oldukları için evde tek başıma kalmıştım. Yalnızlığı sorun etmezdim. Çoğu zaman da yalnız takılırdım zaten. En iyi arkadaşım Eylül ve kız kardeşim Kumsal dışında vakit geçirmeyi sevdiğim pek kimse yoktu. Kahvaltı sofrasını çarçabuk toplayıp bulaşıkları güzelce bulaşık makinesine yerleştirdim. Bu sefer fazlasıyla hızlıydım. Herhangi biri gelmeden evi keşfetmek gibi bir planım vardı. Elimi çabuk tutmalı, evin altını üstüne getirmeliydim.
Taşkıran villasının üç katlı olduğu fark edince ağzım açık kalmıştı. Geldiğim ilk gün dikkat ettiğim bir detay değildi haliyle katları gezdikçe şaşkınlığım giderek artıyordu. İlk katta salon, mutfak ve oturma odaları bulunuyordu. İkinci katta ise odam, misafir odası ve banyo vardı. Meraklı adımlarla üçüncü kata çıktığımda ilk girdiğim odanın sahibinin Mert olduğunu anlamam uzun sürmedi. Dağınık bir oda, tipik erkek eşyaları. Basketbol topu yatağının üzerinde duruyordu. Deliydi bu çocuk.
Odadan çıkıp yan odaya geçtiğimde kalp atışlarım kendiliğinden hızlanmıştı. Burası Aras'ın, ben hayatına dahil olmadan önce kullandığı oda olmalıydı. Yatağın kırışan çarşafı dışında gayet düzenli görünüyordu. Sabah odamıza uğramadan önce burada vakit geçirdiğini düşünüyordum zira etrafta hâlâ parfümünün kokusu vardı. Dolce Gabbana Light Blue. İtiraf etmeliyim, bu parfüme bayılıyordum. Bir an yine içimde o garip his belirdi. Tanıdıklık hissi. Aras gelir gelmez onunla bu konu hakkında konuşmam gerekiyordu. Nitekim bu durum gereksiz uzamıştı. Müthiş parfüm kokusunu içime çekip belli belirsiz gülümsedim. Bu adamın her şeyi nasıl böyle kusursuz olabilirdi? Kokusu bile öyle eşsizdi ki.
Odanın içinde ilerlerken gözüme çarpan ilk şey devasa kitaplık oldu. Aras Taşkıran'ın gözünde ince bir gözlükle tekli koltuğunda rahatça kitap okuduğunu hayal etmem zor olmamıştı fakat kalbime de iyi gelmemişti doğrusu. Hanesine bir kusursuzluk daha. Çoğu Klasikler olmakla birlikte birkaç raf şiir kitaplarıyla süslenmişti. Klasiklerde göz gezdirdikten sonra ellerim kendiliğinden şiir kitaplarına kaydı. Çoğu birinci baskı olan kitaplara bakarken gözlerim irice açılmıştı. Aras'ı kıskanmamak elde değildi. Elime aldığım Üvercinka isimli şiir kitabını yerine bırakırken gözüm onun altında kalan deri kaplı deftere ilişti. Defter bir deri parçası ile bağlanmıştı. Alt dudağımı dişleyerek merak içinde kıvranmaya başladım. Açıp açmamak konusunda tereddütlerim vardı. Nitekim özel bir eşyaydı fakat ne olduğunu da deli gibi merak ettiğim ortadaydı. Aras Taşkıran günlük tutacak değildi ya!Düşünmeden düğümü ustalıkla çözüp defteri açtığım an içinden bir şeyin yere düştüğünü fark ettim.
Düşen şey bir fotoğraftı.
Fotoğrafı elime aldığım an donup kalmıştım. Gözlerim gördüklerini ısrarla reddederken aldığım nefesi tuttuğumun farkında bile değildim. Aras motorun üzerinde bir kadın ile öpüşüyordu. Doğru okudunuz, öpüşüyordu. Boğazımda ne zaman oluştuğunu anlamadığım koca bir yumru vardı. Zorlukla yutkunurken bakışlarımı fotoğraftan bir an olsun ayırmıyordum. Siyah beyaz fotoğraf titreyen parmaklarımın arasında öylece dururken verdiğim tepkiye şaşırarak kafamı sertçe sallamıştım. Ne diye bu kadar etkileniyordum ki? Bizimkisi gerçek bir evlilik bile değildi. Daha dün tanıştığım adamı kıskanacak kadar aklımı mı yitirmiştim? Tepkilerimi acilen dizginlemem gerekiyordu. Silkelenerek kendime geldiğimde hiçbir duygu barındırmadan fotoğrafı incelemeye başlamıştım. Kadın, Aras'ı öperken gözlerini kapatmış hafifçe sırıtıyordu. Aras desen mutluluktan uçacakmış gibi görünüyordu. Kadının bir eli Aras'ın ceketinde diğer eli ise saçlarındaydı. Aras ise kızın belini sahiplenircesine tutmuştu. Kıskanmıştım. Öpüşmelerini değil, Aras'ın sevgiyle bakan gözlerini kıskanmıştım. Ben, bana asla böyle bakan bir erkeğe sahip olamayacaktım. Kıskanmamak elde değildi ki. Fotoğrafın arkasında ''Meleğim, Sen Benimsin...'' yazıyordu. Sinirle fotoğrafı defterin en arka sayfasına koydum. Daha sonra da defteri karıştırmaya başladım. Anladığım kadarıyla bu bir şiir defteriydi. Defterin ilk sayfasında ise ''Meleğimin anısına...'' yazıyordu. Kimdi bu Melek? Birkaç sayfayı çevirip denk geldiğim ilk şiiri okumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Özlemek İstemiyorum
ChickLitZoraki bir evlilik, masum bir kız, aşka küsmüş bir adam. Aras ve Nefes. Biri kalbinden olmuş biri hayallerinden. Zorla evlenen bu iki insan için aşk yeniden varolabilecek mi? Nefes Karahan ve Aras Taşkıran'ın yollarını birleştiren kaderdi...