Sesli düşünerek, ''Nasıl bu kadar saf olabildim! Benden yararlanıyordu.'' dedim.
Dave, "Travis'i suçlama." diye homurdandı. "Neredeyse aynı yaştasınız, onun da kendini engelleme gibi bir ayrıcalığı yok."
Engelleme ayrıcalığı yoktu ama beni bilerek başka yere götürüp yalnız kalmamızı sağlamak onun elindeydi. Travis de kullanmayı seçmişti. Kafam sersemlemişti. Sanki hala onun etkisinde, Travis'in yanındaydım...
Bileklerime baktım. Cılız ışık pek belli olmuyordu fakat varlığını hissedebiliyordum. "Ne yapmalıyım?" diye sordum. Brad'i çoktan aldatmış olmama rağmen tutunacak bir şeyler sağlayacakmış gibi Dave'e bakıyordum.
Darmadağın olmuş elbiseme bakarak, "Konseye uygun giyinmekle başlayabilirsin." dedi.
Hiç şaşırmadım. İşin içinde Lillian varsa, hiçbir şey yolunda gitmezdi zaten. "Ah, zaten ben-"
"Lafımı kesme." diye konuşmama izin vermedi. Doğrudan gözlerime baktı. "Tam adını öğrenebilir miyim?"
Konumuzla alakası olmamasına rağmen azar işitmemek için, "Alecia Martinez." diye cevapladım.
Sözünü dinlememe memnun olmuştu. "Alecia Martinez." diye yumuşakça tekrarladı. "Gerçek adını bilmiyor musun Alecia?" derken ismimi vurgulayarak konuşmuştu.
Travis'in bana sorduğu ilk soru buydu.
Adın ne?
Kim olduğun gerçek adında gizli.
Berbat olan bu.
Arzu.
Her şey bittikten sonra hissettiğim korku yerine, anılar Travis'in dokunuşundaki muhteşem hisle donatılıyordu. Dişlerimi sıktım. "Neden herkes aynı şeyi sorup duruyor?"
Dave'i ilk -ve belki de son kez- endişeli gördüm. Ela gözleri büyürken onu izledim. "Başka kim sordu?" dedi. Aşırı önemli olduğunu belirtmek için omzumdan tutmuştu.
Travis'le kendimi kaybettiğim dokunuş Dave için bir hiçti. Boş ve normal. Fakat yine de bana onu hatırlattığı için silkindim. "Travis." dedim umursamazca.
"Sen ne söyledin?"
Sakin görünmeye çalışıyordum ama kalbim göğüs kafesimin içinde küt küt atıyordu."Aynısını," dedim. ''Gerçek adımı bilmediğimi.'' Bana çözüm bulmak yerine sorulara boğan Dave'e de en az Travis'e olduğum kadar kızgındım ama ona olduğu gibi samimi olamıyordum. Dave daha büyük ve öğüt veren tiplerdendi.
Dave, dehşet içinde, ''Gerçekten bilmiyor musun?'' diye fısıldadı. Yanımızdan arada sırada birkaç kişi geçiyordu, onlar da Yüceyi görür görmez karşıya bakıp devam ediyorlardı ama Dave için fazla önemli bir konu olsa gerekti ki, rütbesine rağmen birinin dinleyeceğini düşünmüştü.
İşte bu. Atladığım şey adımdı. Sürekli sormaları ve Dave'in ilgisinin artması Gabriella Karlberg ismini önemli kılıyordu, ve onlar için önemliyse, kesinlikle bilmemeleri işime gelirdi. ''Evet,'' dedim. ''Bilmiyorum.''
Dave'in sesi derinleşti ve azaldı. ''Babandan öğrenmek istemedin mi?'' diye sorarken yüzünde anlayamadığım bir karmaşa hakimdi.
''Hayır, o pislik bana yalan söyledi.'' Hem onu hem Brad'i özlediğim halde Konseye karşı oynamaya daha ne kadar dayanabilirdim bilmiyordum. ''Ne eski ailemi öğrenmek istiyorum, ne de şimdikini görmek istiyorum. İkisi de benim için bir daha açılmayacak konular.'' deyip lafımı onaylamak için burnumdan soluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kontrol (2)
Science FictionArkamı döndüğümde görmeyi umduğum son kişi orada duruyordu. Dağınık saçları, beni her gören kişide olan şaşkınlık ve bir çift siyah göz. Bütün beklediğim bu değil miydi? Koşup kollarına atılmam gerekiyordu. Tabii gerçek olsaydı. Brad bana doğru iki...