Kahvaltıdan sonra eve Andrew de gelince konuşmamız gerektiğine karar vermiştik. Hepimiz ne yapacağımızı bilmiyorduk ve Brad'in muhakkak katılması gerektiği bir görüşme ayarladık.
Skype'tan Beth ve Brad'e yer verirken Lillian ile kardeşi Oliver henüz teşrif etmemişlerdi.
"Bunun ciddi bir görüşme olduğunun farkındasındır umarım."
Lafın hangi espriye değineceğini düşündüm. Elliot yaratıcıydı, kesinlikte beklemediğim yerden vuracaktı.
"Ben de ciddiyim zaten."
"Senin dışında herkes pijamalarını değiştirecek zamanı bulmuş."
Önce üzerime baktım. Sonra Elliot, Andrew, Beth ve Brad'e. Doğru söylüyordu. Evde olmamıza rağmen herkes gündelik kıyafetler giymişti. En ufak bir utanç duymamıştım.
"Bir saniye," dedi Brad. "Lillian da neden kalmadın?"
Elliot kameranın açısında değildi. Karşıma geçti, eliyle boğazını kesiyormuş gibi yaptı. Başını sallayıp, dudağını oynatarak Sen öldün. diyordu.
Brad ters ters bana bakarak, "Orada olduğunu biliyorum, Elliot." diye söylendi.
"Ben istedim." dedim birdenbire. "O kıza güvenmiyorum."
Güler gibi oldu. Sonra başını sallayıp engellemeye çalıştı ama hayran olduğum gülüş dudaklarını süslüyordu. "Yaptığım şakanın görüşünle bir ilgisi var mı?"
Elliot yanıma zıplayarak oturdu. Alabileceği en rahat pozisyonla bacaklarını sehpaya uzatarak parmaklarını birbirine kenetlendi. "Aranızdaki olay ne bilmiyorum ama tamamen Alecia'nın karalıydı."
"Ne?"
Brad bıkkınca soluklandı.
Konuşmasına fırsat vermeden araya girdim. "Ben anlatayım, Elliot nedeni açıklanamaz şekilde Lillian'dan hoşlanıyor, ve onu sana aşırı güvenilirmiş gibi anlatarak beni bırakma bahanesiyle Lillian'la görüşecekti."
Beth kahkaha atarak, "Aman Tanrım!" diye bağırdı.
Andrew açıklama beklercesine -ve dudaklarını ısırarak kendini tutup- Elliot'a bakıyordu.
"Saçmalık."
Kapı çaldı, Andrew açmak için kalktı. Elliot'ın da telefonu çalınca salondan çıktı. Birinin gerçekten aramasının yanı sıra saat ayarlı olduğunu düşünüyordum.
Lillian içeri girerken Brad'in duruma yorum yapmadığını geç fark etmiştim. Ekrana baktığımda Beth'in yanında kimse yoktu.
Lillian yanımdaki tekli koltuğa yerleşti, Beth'e soran gözlerle baktım. Elini alnına yaslayarak 'sorun yok' bakışı attı.
"Brad'le Elliot nerede?"
Andrew'in sorusunu Beth yanıtladı: "Birazdan gelirler, siz başlayın."
Söylediklerinden çıkardığım tek kelime gelirler olmuştu. Elliot Brad'le konuşmaya gitmişti ve ben bunu anlamamıştım.
"Hey, nereye?"
Andrew'in arkamdan çağırmasını umursamadan üst kata çıktım. Düşündüğüm gibi, kapıyı açtığım anda yatağa uzanmış, hareketsiz yatan Elliot'dan başkası değildi. Benim yüzümdendi ve Brad'in yanında ne konuştuklarını öğrenmek için her şeyi yapabilirdim.
Sorularımı sıralamak için uyanmasını bekleyecektim. Eğilip onunla aynı hizaya geldim. Kavga ettikleri düşüncesini kafamdan atmaya çalışıyordum. Bir an önce kalkmalıydı. Kollarından tutarak onu sarstım. Tekrar tekrar denedim ama Elliot'ı kaldırmak, normal birini uyandırmaktan daha zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kontrol (2)
Bilim KurguArkamı döndüğümde görmeyi umduğum son kişi orada duruyordu. Dağınık saçları, beni her gören kişide olan şaşkınlık ve bir çift siyah göz. Bütün beklediğim bu değil miydi? Koşup kollarına atılmam gerekiyordu. Tabii gerçek olsaydı. Brad bana doğru iki...