"Neredeyim?" diye mırıldandım. Dudaklarım kurumuş, birbirine yapışmıştı. Ağzımdaki acı tat kendime gelmemi sağladı.
Gözlerimi araladım. Yatıyordum. Brad ileriye bakıyordu, uyandığımı anlamamıştı. Engellemiş miydim? Eve mi gidiyorduk? Birlikte. Konseyin bizi bulamayacağı bir yer.
Kıpırdandım. Dizinde yattığımı geç anlamıştım. Gözleri aşağı kaydı, dikkatini çekmeyi başarmıştım. "Neredeyiz?" dedim. Sesim çatallı ve kısık, çok kısık çıkmıştı. Hatta konuştuğumdan şüphe duymuştum.
Brad duymam için eğildi. "İyi misin?"
Başımı salladım. Cevap vermekten kaçındığı gözümden kaçmamıştı. Kaşlarım istemsizce çatıldı. "Gidiyoruz, değil mi?"
Yaralarımı incelemeye başladı. Yüzümdeki saçları nazikçe çekti, baş parmağını alnımda gezdirdi. "Evet, Konseye gidiyoruz."
Kolumu kıpırdattım. Oynatmak zordu çünkü çok sıkı sarılmıştı. Yarattığım karmaşayı az çok hatırlıyordum.
Düşündüğüm tek şey Antonio'dan intikam almaktı. Amacımdan sapmış, kriz geçirmiştim. Beth'in beni üzdüğünü kabullenmek istememiştim, canımı yaktığını gösterip onu yüceltmek istememiştim. Sadece susmuştum. Kendimi tutmam bir yere kadar işe yaramıştı.
"Neden?" dedim. İsterse onlardan kolayca kurtulabilirdi. Kaçabilirdi. Burada olmamızın nedeni Brad'in, Antonio ve Harley'e izin vermesiydi. Elliot'ın dediği gibi, ancak o isterse bizi bulabilirlerdi. "Neden oraya gitmek istiyorsun?"
Başını kaldırıp ön tarafa baktı. Duyulmadığından emin olmak istiyordu. Onu takip ettim. Yana baktım. Arabadaydık, yol hala karanlıktı, yani kendimden geçeli fazla olmamıştı. Aynadan ön koltuklara baktım. Brad'in önüne gelen boştu, benim tarafımda da Harley vardı. Bir çift mor kulaklık takmış, -kulağıma ulaşan sesinden rock olduğunu tahmin ediyordum- müzik dinliyordu. Araba kullanırken uyumamaya çalışıyor da olabilirdi. Üzerinde durmadım. Önemli olan bizi duymayacak olmasıydı fakat uyandığımı gördüğünde dikkat çekmem kaçınılmazdı.
"Her şeyi unut." dedi. "Beth'i unut, planı unut, beni aptalca şeyler yaparak kurtarmaya çalışmayı unut. Oraya eğitim almaya gidiyorsun, iyi olacaksın."
Aynı şeyi tekrar tekrar konuşmayı ne zaman bırakacağımızı merak ediyordum. Bir süre sonra oldukça sıkıcı oluyordu. "Peki sen ne yapacaksın?"
"Hiçbir şey." dedi. Hala alnıma bakıyor, tek endişesi sinir bozucu yaralar gibi görünüyordu. "Teslim oldum, yalnızca olanları anlatabilirim. Suçsuz bulunmacağımı açıkça ifade ettiler."
Yutkundum acı tat hala oradaydı ve midemi bulandırıyordu. Susamıştım."Seni savunsam bile mi?" diye seçim şansı yaratmaya çalıştım.
"Eğer öyle bir şey yaparsan, ikimiz de kurtulamayız. Yandaşım olduğunu düşünürler."
Bu yüzden yapmayacaksın, diyordu. Anlamam için devamını getirmesine gerek yoktu artık. "Beni kurtardın, seni istemeleri mantıksız."
"Daha önce de anlattım. Suçum seni kurtarmak değil, kendi rızamla güçlerimi bırakmam."
İç geçirdi. Canı sıkkın görünüyordu. Genelde benim iyi olacağım, onun kendini önemsemediği planlarda iyi hissederdi ve şu an öyle gözükmüyordu. "Şimdi," dedi. "Kendine neden zarar verdiğini anlat."
Beklemediğim bir soru daha. Cevabını ben de bilmiyordum. Sadece olmuştu işte. Bir anda hançeri kullanmak dev mantıklı bir fikirmiş ve ben durarak aptallık yapıyormuşum gibi hissetmiştim. Soruyu cevaplamak, yani düşüncelerimi aktarmak çok zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kontrol (2)
Fiksi IlmiahArkamı döndüğümde görmeyi umduğum son kişi orada duruyordu. Dağınık saçları, beni her gören kişide olan şaşkınlık ve bir çift siyah göz. Bütün beklediğim bu değil miydi? Koşup kollarına atılmam gerekiyordu. Tabii gerçek olsaydı. Brad bana doğru iki...