Elliot Moore
İyice genişlemiş olan, rahatça hareket edebileceğim havalandırma boşluklarında ilerliyordum. Telefonumu çıkarttım ve Becca'dan aldığım planları son bir kez daha inceledim.
Ne olursa olsun, dokuz kat aşağı bu rezil havalandırmada sürünerek inmeyecektim. Becca -hiç şaşırmadım- haklıydı. Şu ana kadar en ufak bir engelle karşılaşmamıştım ama Dave'in odasına giden havalandırmada metalden parmaklıklar vardı. Elimle dayanıklığını test ettim. Aşamayacağım bir şey değildi fakat yüklenmem halinde amacıma ulaşacağım gibi gürültü de yapmış olacaktım.
Neredesin? diye kısa bir mesaj çektim.
Zach adında eski Merkezden olan bir çocuktan yardım alıyordum ve çoktan bataklığın dibini boylasam da güvenebileceğim birilerinin olması güzeldi. Alecia'ya rağmen.
Beni çıldırtan düşünceyi aklımın başka bir köşesine atıp Zach'den gelen mesajı açtım: Sen neredeysen orada.
Güzel. Bir an yerimi kaybettiğini düşünsem de beni yanıltacak kadar iyiydi. Aptal çipler ve diğer elektronik eşyalarını buraya taşıdığı için onunla dalga geçmiştim ama bir işe yaradığını inkar etmeyecektim.
Aşağıda senden başkası var mı? diye yazdım.
Telefon titredi: Hayır, herkes bahçede çığırıyor.
Güldüm. İyi, biri gelirse haber ver.
Tamamdır.
Dirseklerimi dayayıp sırt üstü yattım. Ayağımı sertçe parmaklıklara geçirdim. Beklediğimden daha sert bir ses çıktı. Oldukça yüksekti, aşağıda biri olmadığını bildiğim halde fark edileceğimi sandım. Kalın parmaklıkların ikisi kırılmıştı ama kenarda olanlar yerlerinde duruyordu. Geçebileceğim kadar yer açıldığı için boş yere gürültü yapma gereği duymadan emeklemeye devam ettim.
"Teşekkürler, Becca."
Dediği gibi, Dave'in odası tam da kırmızı kalemle belirttiği yerde duruyordu. Odanın tavanına çıkan boşluk beni hüzünlendirmişti. Odamda olduğu gibi havalandırmanın yere çıkacağını düşünmüş, biri olup olmadığını kolayca anlayabileceğim için rahatça karar vermiştim. Fakat hayat beni ters tepmeye devam ediyordu.
Işıklar kapalı, oda karanlıktı. Kapağı kırmadan önce Zach'e mesaj attım. Her ihtimale karşı Dave'in Konseyle ilgilendiğinden emin olmasını istemiştim. Karşılaşmamız durumunda cildimde asla geçmeyecek yanıklarla can verme ihtimalim yüksekti. Arkamı dönüp kendimi aşağı bıraktım. Birkaç saniye ellerim havalandırma boşluğundayken asılı kaldım, sonra bırakıp yere indim.
Adam acayip zevkliydi! Işıkları açar açmaz kral yatağı gözlerimin kendine kenetlenmesini sağlamıştı. Altın sarısı başlığı, kahverengi işlemeleri, örtüleri... Bir kez daha kız olmak istemiş, Dave'i edepsiz tavırlarımla etkileyip bu yatağa girmek istemiştim. Yaşı büyüktü ama kesinlikle buna değerdi!
Benim nedenim harikuladeydi fakat Alecia'nınkini bir türlü anlayamıyordum. Brad'i deliler gibi seviyordu, gözlerinden okuduğum o kadar çok an vardı ki aksi mümkün olamazdı. Brad hapse atılır atılmaz -gönderilmiş de olabilir- Travis'e koşması mantıklı değildi. Çekim bile olsa, bizim yaptığımız gibi onun da kendi kararını verdiği bir an oluyordu. Evet, kısacık bir andı ama karar vermek için yeterliydi. Görünüşe göre Alecia çoktan Travis'i seçmişti.
Uğruna her şeyi verdiği Brad'ten vazgeçip hem de.
Telefonumu açıp diğer fotoğrafa geçtim. Havalandırmadan çıkıp böyle müthiş bir odaya girmek benim için bile fazlaydı. Becca'nın kalın uçlu kalemle üstünden defalarca geçtiği -kapıları gösteren- çizgiyi inceledim. Solda kalan kapıya sırtımı dönüp duvarı boydan boya kaplayan dev dolaba baktım. Çizimleri doğruysa -şu ana kadar mükemmel bir şekilde tutyordu- bahsettiği boşluk karşımda olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kontrol (2)
FantascienzaArkamı döndüğümde görmeyi umduğum son kişi orada duruyordu. Dağınık saçları, beni her gören kişide olan şaşkınlık ve bir çift siyah göz. Bütün beklediğim bu değil miydi? Koşup kollarına atılmam gerekiyordu. Tabii gerçek olsaydı. Brad bana doğru iki...