KONTROL / Bölüm 1

32.8K 1.2K 101
                                    

Doğru düzgün uyuyamadığım günlerden sonra ilk kez böyle huzurlu ve rahat bir uyku çekmiştim. Yana döndüm. Beklediğim gibi boştu. Hayali bile beni rahatlatmaya yetmişi. Nasıl geri geleceğini düşünmüştüm bilmiyordum. Yataktan çıkarak hala dağınık olan, eşyalarımın yere serildiği odama baktım. Deliriyordum. Evet, onun yokluğu beni tam olarak delirtiyordu.

Babam işe gitmiş olmalıydı ki bu Lissa'dan da kurtulacağım anlamına geliyordu. Paytak adımlarla yürümeye başladım. Gözlerimi bir an kapadım -yorgunluktan olsa gerekti- açmayı unutmuştum. Ayağım yerdeki yığından bir şeye takılınca sendeleyip gürültüyle yere düştüm.

Ah.

Hala canım gereğinden fazla yanıyordu. Bunun nedenin hala Brad mi yoksa popoma batan tahta bıçak mı olduğunu bilmiyordum. Kapı hızla açıldı. Ben altımdan eşyaları iterken Brad kolumdan tuttu. Kafamı hızla kaldırdım. Göz göze gelmemizle yüzümdeki kanların çekilmesi bir oldu. Rüya değildi. Tanrım! Buradaydı.

Beni kaldırmasına izin verirken içimde büyüyen öfke ve şaşkınlığa engel olamıyorum. Eşit değillerdi. Kesinlikle öfke daha ağır basıyordu. Beni ele geçiriyor, düşüncelerimi sabote ediyordu. Daha fazla dayanamayarak hızla tokat attım. O ne olduğunu anlayamamış, vuruşumun aniliğiyle bir adım geriye çekilmişti. Fakat tek yaptığı buydu. Şu durumda bile beklediğim kadar etkilenmiyordu. Ben dinmeyen öfkemin etkisiyle ona doğru gidince ani bir vuruşu daha engellenmek için bileklerimi tuttu. "Hey, sakin ol."

Bu kadarı fazlaydı. Onun için bile. Hangi sebeple bana bunları yaşatıp hiçbir şey olmamış gibi karşıma geçebilirdi? "Sakin ki olayım? Bana sakin olmam için tek bir neden söyle. Öldüğünü sandım. Üstelik bunu yapan bendim. Neler yaşadığım hakkında en ufak bir fikrin yok."

Kollarımı hızla ondan kurtardım. Bunu yapabilmemin nedeni onun istemesiydi. Yoksa asla kendi isteğimle olmayacağını biliyordum. Siyah gözleri bana kenetlenince kızgınlığım kısacık bir an geçecek gibi oldu. Sonra ona duyduğum özlemi hatırladım ve kalan son şevkat kırıntıları yok oldu. "Biliyorum," dedi sakince. "Nasıl hissettiğinin farkındayım. Gelmek istedim ama benim de iyi vakit geçirdiğim söylenemez."

Hah.

"Yine ne oldu!" diye bağırdım. Sesim içimdeki öfke ve acının patlamasıyla o kadar yüksek çıkmıştı ki kendimi tanıyamıyordum. "Bu sefer mazeretin ne? Sadece bir mesaj atarak seni bu acıdan kurtulmamı sağlamaktan alı koyan neydi?"

Hala kararlı ve benim aksime sakindi. "Her şey değişti." dedi üstü kapalı cevaplarından birini vererek.

"Sen de değiştin." Umutsuzca aramıza mesafe koydum. "Eski Brad olsaydı onsuz bir saniye bile geçirmemi istemezdi."

Hayal kırıklığına uğramışcasına bana baktı. Ve itiraf ediyorum: kesinlikle benden daha kötü durumda görünüyordu. Bakışlarının ondan çok benim canımı yaktığını nasıl anlatabilirdim!

"İstemiyordum," dedi bana uzanırken. "Hala istemiyorum. Yine aynı benim, tamamen değil, inkar edemem, ama bana inanmalısın, Gabriella."

Açtığım boşluğu doldurarak yanıma gelince ikimizin de ne denli çaresiz olduğunu yeni anlıyordum. Çaresiz ve tamamen kimsesiz. Evet, yıllarca beraber yaşadığım iki kişi öz ailem değildi ve Brad'in olmaması kadar ızdırap çektiren ikinci maddeydi yetim olmam.

"Sana inanmamı bekleme, lütfen yapma. Hiçbir şey aynı değil. Artık yanında daha farklı hissediyorum, nedenini anlayamıyorum, sanki daha... boş? O günden beri aynı kalan tek şey lanetlenmiş hayatım."

Kontrol (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin