Beth'in bağırışıyla bileklerime baktım. Kehribar rengi damarlarımda parlıyor, avuç içimden Brad'in ensesinde duran elimin etrafına yayılıyordu. Onun teninin de belli belirsiz renk değiştirmeye başladığını görünce hemen ondan uzaklaştım.
Avuçlarımı sıkarak soluk alıp verişimi düzene sokmaya çalışıyordum. Gözlerimi kapatıp daha ağır nefesler aldım. Biraz sonra baktığımda hala tüm parlaklığıyla oradaydı.
Brad yanıma geldi. Kolumu tutup kendine çekerek o da baktı. Derhal ondan kurtulurken, "Çok mantıksız." dedim. "Hiçbir şey hissetmedim."
Beth koşarak odadan çıkmadan, "Görüşmeyi kapatıp geleceğim." dedi.
"Ne hissetmen gerekiyordu?"
Brad'e baktım. Onun yerine de endişeleniyormuş gibi hissettim çünkü tepki vermemişti. Bana dokunmak için tereddüt etmiyor, ona zarar verebileceğim gerçeğini düşünmüyordu bile.
"Genelde avuç içlerim karıncalanıyor. Nasıl olduğunu anlamadım, üstelik öfkeli değildim."
Damarlarımdaki cılız ışık kendini normal ten rengime bırakırken Brad bir süre kollarıma baktı. "Öfkeli olduğunda mı ortaya çıkıyor?"
"Evet, yani..."
Henüz cümlemi tamamlayamadan gerçek kafama dank etti.
"Yani ne?"
Yapma! Bizi Beth de görmüştü, sonra Elliot'a söyleyecekti ve Elliot tanıyıp tanımadığım herkese anlatacaktı. Utançtan yerin dibine girmek tam anlamıyla buydu.
"Yani ne, Alecia." diye tekrar etti.
"Öfkenin yanı sıra, duyuları yoğun yaşadığımda oluyor."
Beth'le Elliot koşar adımlarla odaya girdi. Elliot şaşkın, bir o kadar da heyecanlı tavırlarıyla etrafa bakıyordu. "Lütfen evi yakmayacağını söyle."
"Şimdilik vazgeçtim."
Beth, Brad'i incelerken konuşmaya başladı: "Bu kadar rahat olmanın sebebi ne? Nasıl olduğunu gördüm, eğer kendini dışarıdan izleseydin benden daha çok korkardın."
Yara olup olmadığını gözleriyle kontrol ederken Brad'i gösterdi. "Dokunduğun yerler de tıpkı bileklerin gibiydi, ona bir şeyler yapıyordun."
Beth'in her cümlesinde korkum artarken, Brad ona özgü sinirli -ya da lider- tavrıyla konuşuyordu: "Yaralansaydım hissederdim, değil mi Beth?"
"Belki de içten bir şey yaptı, size söylüyorum: bu işin sonu canımıza mâl olacak."
Elliot onun önüne geçerken tıpkı biri saçmaladığında olduğu gibi, yüzünü buruşturuyordu. "Sakinleş, Beth."
"Ben Brad'i hayatta tutmayı başarmak için size katıldım, şu an Konseyin yanında olması gereken kaçak bir Ateşe yandaşlık etmek için değil."
Odada artan gerginlik elle tutulacak seviyeye gelmişti. İşin kötü yanı: Elliot yerine Brad'in iki kat öfkeli olmasıydı.
Konuyu kapatmak için bir şeyler yapmalıydım, yoksa konuşmanın sonu berbat bitecekti. "Plan, Lillian'ın beni götürmesi üzerine kurulacaktı. Konseyden kaçmıyorum Beth, yalnızca ne yapacağımıza karar vermek için zaman tanıyorum."
"Ne kadar zamandan bahsediyoruz? Tahmin edeyim, hepimizi öldürdükten sonra mı?"
Brad araya girerken, kaskatı kesilmiş vücudundan sinirini doruklarda yaşadığını anlamıştım. "En ufak bir endişen varsa, baştan bize ortak olma demiştim." dedi. "Her zaman cesurca kararlar vermeye çalışıp sıra gerçekleştirmeye geldiğinde söyleniyorsun. Seni görevde kullanmamamın nedeni bu Beth, işe yaramazın tekisin! Asla Liam gibi olamadın, kendini değiştirmeye çalıştın ama yapamadın. Şimdi, ağlayacaksan başka bir yere git."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kontrol (2)
Fiksi IlmiahArkamı döndüğümde görmeyi umduğum son kişi orada duruyordu. Dağınık saçları, beni her gören kişide olan şaşkınlık ve bir çift siyah göz. Bütün beklediğim bu değil miydi? Koşup kollarına atılmam gerekiyordu. Tabii gerçek olsaydı. Brad bana doğru iki...