Elliot Moore
Arkamı dönüp iyice kontrolden çıkan Travis'e baktım. Buradan kurtulduğumda ilk işim Alecia'yı - verdiği güçler yüzünden- boğmak olacaktı. İstemsizce Lillian'a bakıp iyi olduğundan emin oluyor, hatta bakma cesareti gösterdiğim için darbe alıyordum. Brad'in yanına doğru koşarken yırtılmış ceketim ve tişörtümün arasından akan kanı büyük bir yanmayla hissettim.
Kolumu tutarak yere eğilmiş Brad'e baktım. "Ne yapıyorsun ahmak! Travis'i tehdit edecektin hani? Hemen bıçağını al ve Alecia'yı bu-"
"Alecia!"
Brad'in yarasına bastıran elleri kan içindeydi. Alecia hareketsizdi. Nefes almıyordu. Fakat Ateş... hala onunlaydı ve Brad'in damarlarına zehir gibi yayılıyor, onu alıyordu. Gümüş bıçağa baktım. Bu Konseye aitti. Yani ya Travis'di ya da Travis'in getirdiği boş beyinlerin.
"Alecia." dedim bir kez daha.
Ölmemiş olmalıydı. Onun, onun ölmesi imkansızdı. Baş belası ve sinir bozucu kızlar her zaman yaşardı ve Alecia iki gruba da giriyordu.
"Brad! Ölmemiş olmalı! Baksana, hala Ateşi burada. Brad." Yanına eğildim. Cildi çoktan koparılmış çiçek misali solmuş, kıpkırmızı kanının dikkat çekmesine neden oluyordu. "Ölmüş olması saçmalık!"
"Alecia!"
Ve gitti.
Beth, Becca, Paul, Liam... Hepsi gitmişti. Birçok ismin olduğu listeye Alecia da eklenmişti. Solgun teni ve hala canlı olan siyah saçlarıyla artık Brad'in kollarında değildi. Bedeninden kalan son parçalar da yok oldu. Brad'in elleri havadaydı. Alecia hala orada duruyormuş gibi.
Travis büyük bir Ateşi daha bizimkilerin üstüne gönderdi. Herkes bağırarak kaçıyordu. O, bir insana yapılabilecek en kötü şeyi yapıyordu. Canlı canlı yakılmak ölmekten beterdi. Belki -hazırlıklı olmaları imkansız olsa da- bilokasyonu kullanan varsa, yaşasalar bile çektikleri ızdırap psikolojik olarak etkilenmelerine neden olacaktı.Tarafımız belliydi: Travis nerede olursa karşısında. Thomas'a katılmış olmam umurumda değildi. Alecia'yı öldürmüşlerdi ve doğru düzgün üzülmemize bile izin vermeyen bu insanlara ödetecektim.
Karşımızda belirdi. Ne ara geldiğini görmemiştim. Kimse görmemişti. Brad hala Alecia'nın öldüğü yerde duruyor, boş ellerine bakıyordu.
Hunter Brad'e kısa bir bakış attıktan sonra, "Öldü değil mi?" dedi ağlamaklı bir tonda.
"Seninle zaman kaybedemeyiz. Brad, hadi!"
Hunter gülümsedi. Gözleri dolmuştu, belinden ona verdiğim bıçağı çıkardı. Sormama izin vermeden ucunu kalbinin üstüne getirdi. "Biliyordum." dedi. "İşe yaramadı, hiçbir şey yapamadım."
"Hunter, seni teselli edecek zamanım yok! Brad'in haline bir bak. Bıçağı indir ve bize yardım et. Herkes blöf yaptığını biliyor."
Yine delirmiş gibi gülümsedi. "Onu yalnız bırakamam."
"Ne?"
"Tek kalmaktan her zaman nefret etmiştir."
"Hunter," Bıçağı kalbine sapladı. "LANET OLSUN! Kafayı mı yediniz siz!"
Yine gülümsedi! Alecia'nın yalnız kalmaması için intihar etmişti. Öne doğru eğildi. Ağzından damlayan kanla yüzüstü yere düştü.
Durmalıydı. Ölümler bir şekilde durmalıydı ve geri kalanlar olarak daha fazla intihar olmasını engellrmeliydik. "Brad!" dedim onu omuzundan tutup. Hala toparlanmaya çalışıyordum. Söz konusu nefret ettiğim bir çocuk bile olsa bu şekilde ölmesi adil değildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kontrol (2)
Science-FictionArkamı döndüğümde görmeyi umduğum son kişi orada duruyordu. Dağınık saçları, beni her gören kişide olan şaşkınlık ve bir çift siyah göz. Bütün beklediğim bu değil miydi? Koşup kollarına atılmam gerekiyordu. Tabii gerçek olsaydı. Brad bana doğru iki...