Bölüm 9 : Geçmişin gölgesi

140 2 0
                                    


Evdeki hüzün tüm odalara dağılmış gibiydi bugün gidiyordum valizimi kapattım. Saat 12'yi geçmişti. Uçağım akşam 9 uçağıydı. Herkes dedemde beni bekliyordu vedalaşmak için. Tamam; sonuçta gidiyordum ama hiç gelmeyeceğim anlamına gelmiyordu ki bu. Üstümü değiştirdim. Hava hafiften soğumaya başlamıştı. Hırkamı giyip aşağıya indim annemde hazırlanmış beni bekliyordu. Arabanın anahtarını ve cüzdanımı aldım çıktık. Giderken pastaneye uğradım dedemin en sevdiği pastadan aldım kapıdan içeri girdiğimizde evin içindeki kalabalığı özleyeceğimi fark etmiştim. Dedemin kollarının arasına girdiğimde güveneceğim insanların olduğunu bilmek bana güç vermişti.

Çoktan başlamıştı dedem homurdanmalarına. "Kendine dikkat et Zeyno oralarda tamam mı dedem aklım hep sende kalacak yine ne vardı gidecek sanki otur burada yanımda işte." Yanaklarına birer öpücük kondurdum onu üzmeyi hiç sevmiyordum. "Dedem öyle deme ülke için çalışıyoruz ya bak seni gururlandırdım vatana hayırlı evlat oldum." Sevinse mi üzülse mi bilmeyen devam etti konuşmaya. "Oldun da Almanya'da ne işin var burada olmuyor mu o işler?" Üzülüyordum onlar böyle yaptıkça. "Ama bu işin ehli hoca Almanya'da dede onlar burs verdiler bize ne yapalım." Dedem sustu konuşmadı bir süre somurttu köşesinde.

"Hiç hoşuma gitmedi bu iş Zeyno boşver kızım kal burada. Otur böyle yamacımda." İster istemez suratımı asmıştım bende. "Üzme beni dedem yaa ağlarım bak şimdi. Hem temelli değil ki en geç 9 ay sonra döneceğim Türkiye'ye."

"Dokuz ay sonra ben olacak mıyım bakalım Zeyno?"

Dokunsalar ağlayacaktım artık. "Deme öyle ama dede söz veriyorum sürekli görüntülü görüşeceğiz seninle. Bade'yi ararım ben hep."

Akşamüstü dedemden çıktık annemi eve bıraktıktan sonra çarşıya indim. Birkaç arkadaşımı gördüm vedalaştım. İdil'e hediye aldım o esnada kendime yeni yeni pijamalar aldım oydu buydu derken 1 saat içinde yine kendimi kaybetmiş şekilde ellerimi doldurdum. Saate baktığımda 18.16 olduğunu gördüm acilen eve gitmem gerekiyordu ama bu torbalarla yürümemin imkânı yoktu babamı arasam gelip almazdı şimdi. En iyisi taksiye binmek diyip durağa doğru ilerlemeye başladım. O esnada biri Zeyno diye seslenmeye başladı arkamı döndüğümde elimdekileri tutacak derman kalmamıştı. Ali ve Mehmet bana doğru yaklaşırlarken içimden "Allah'ım sen kuvvet ver lütfen bayılmak için hiç güzel bir yer değil hiç?" diye geçirmeye başladım.

Yüzüme 42 numaralı gülümsememi takıp konuşmaya başladım. "Aaa Mehmet merhaba nasılsınız?" Oda gülümseyerek konuşmaya başladı. "İyidir Zeyno ne olsun abimle yemek yemeye çıkmıştık vaktin varsa eşlik etsene sende bize." Keşkeeee diye iç geçirsem de yetişmem gereken bir uçağım vardı. "Çok isterdim ama hiç vaktim yok akşam uçağım var eve gitmem lazım kendimi kaybettim çarşıda."

"Ahh anlıyorum demek gidiyorsun artık Sıla bahsetmişti biraz keşke gitmeseydin ama kariyerin için çok önemli bir fırsat." Hem de çok büyük bir fırsat dedim kendi kendime. "Her zaman bu kadar şanslı olmam Mehmet. Yüzüme güleceği tuttu işte. Bu arada madalyon için çok teşekkürler. Zarif bir hediye hiç gerek yoktu."

Elim istemsizce madalyonuma doğru kaydı. Madalyonun sahibi de kalbimin sahibi de tam karşımda duruyordu asi ve asil tarzıyla "Ben buradayım" imajı veriyordu. Mehmet bana göz kırparak; "Umarım bir gün sahibiyle de tanışırız dostum. Ee hadi senin çok yükün var arabayı hemen ileriye park ettim bırakayım seni eve." Allahhhh anladığım kadarıyla bugün şanslı günümdeydim. "Mehmet zahmet olmasın sana ben giderim hem abini de bekletme yemek yiyecekmişsiniz baksana."Aman Zeyno sanki çok uzaktaymış gibi konuşma alt tarafı 10 dakika abim ölmez açlıktan değil mi abi?" Sonunda ağzından bir cümle çıktı. "Sorun değil Mehmet sen götür arkadaşını bende siparişleri vermiş olurum size iyi günler."

Yağmur Vakti #dexilkromanim2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin