Bölüm 10 : Hatırlanmayan

125 1 0
                                    


Multi de İdil :)

İstanbul'a geldiğimden beri robot hayatıma dönüş yapmıştım. Sabah 6'da kalkıyor koşumu yapıyor eve geldiğimde kendimi soğuk duşun altına atıyordum. Bir iki lokma bir şey atıştırdıktan sonra okula gidiyor saatlerce çalışıp kafamı boşaltmaya uğraşıyordum. Uyku desem onunla zaten aramız çok kötüydü. Eh bugün hafta sonuydu ders olmadığı için bütün günü evden dışarı çıkmayıp kendime ayırmayı planlıyordum belki kitap okurdum ya da film izlerdim henüz kararımı vermemiştim.

Bugünde aynısı olmuştu evden içeri girer girmez kendimi banyoya attım. Ali'nin sözleri aklıma geldikçe soğuk su bile etki etmiyordu. Vücudum uyuşmaya başladığında artık çıkmam gerektiğinin bilincindeydim keşke su alıp götürseydi geçmişi ama bu mümkün değildi işte. "Zeyno çık artık şu banyodan bir saattir ne yapıyorsun içeride?" Bazen bu kızın soruları beni benden alıyordu doğrusu. "Geliyorum İdil sen hazırla masayı."

Banyodan çıktığımda titriyordum. Saçlarımı kuruttuktan sonra eşofmanlarımı giydim ayağıma büyükanne patiklerimi geçirdim saçlarımı da tepeden topladım mı resmen ev hanımı halime geçiş yapmıştım. Esneyerek mutfaktan içeri girdiğimde ağzımı kapatamadım. Açıkçası bu halimle Efeoğlu erkeklerine görünmek en son isteyeceğim şeydi. Olduğum yerde kaldım ne ileri gidebiliyordum ne geri. Herkes kendini gülmemek için zor tutuyordu. "Sürpriz sevgili kardeşim biz geldik." Yok soğuk suda etki etmemişti bana. Ciddi ciddi buradalar yani ee konuştuğuna göre. "Mehmet ben sana dedim kıza haber verelim diye değil mi bak şoka girdi işte."

"Yok, Sılacım sudan çıkmış balık oldu o şimdi. Ee cadı hoş geldin yok mu bize?"

İdil yanıma gelip kolumu çimdiklediğinde kendime geldim. Açıkçası bana büyük bir sürpriz olmuştu Ali'den tarafa bakamıyordum bile. "Siz ne kadarda kötü arkadaşlarsınız böyle insan haber verirdi. Hoş geldiniz." Sıla gözlerini üzerimde gezdirip gördüğünden pek memnun olmamış bir suratla carlamaya başladı. "Hoş bulduk demeyi çok isterdim de bu ne hal böyle Zeyno?" Bence de ne bu hal Zeyno hiç çocuğun karşısına böyle çıkılır mı? Başlamadan bitirdin hikayenizi bravo. "Aa şey ben çalıştığım için yani rahat olmayı seviyorum."

"Üstünden bahsetmedi küçük yüzünden bahsetti ne o yemek yemiyor musun sen resmen ölü gibisin." İlgili miydi o yoksa bana mı öyle geldi? Ali Efeoğlu yüzümden ne olduğunu çıkarmaya çalışıyor vayy bee bir dakika ben bu adama kızgın değil miydim silkelen Zeyno kendine gel. "Her zamanki halim işte abartmayın hadi sofraya geçelim." Ben masaya ilerlerken Mehmet yanını işaret etti. "Gel bakalım cadı yamacıma sen özledik biz seni." Yanına oturduğumda saçlarımdan öpücüğümü kapmıştım Mehmet'ten.

"Zeynocum kahve mi çay mı?" İdil nezaketen bana da ne içeceği mi sorma ihtiyacı hissettiğine göre benim durum bayağı vahimdi sanırım. Her zamanki cevabımı verdim bende. "Kahve canikom."

"Süt."

Aaa hadi ama bu adam neyin kafasını yaşıyor ki böyle. Ne demek süt ayrıca sanane ben istersem onu içerim. "Kahve İdilcim sana zahmet. Sade ve sütsüz."

"Hayır İdilcim süt ve ballı." Adama bak ya resmen sinir etmeye çalışıyor beni.

"Bir dakika ya sen neden karışıyorsun ki benim ne içeceğime canımın istediğini içecek kadar büyük olduğumu düşünüyorum."

"Hayır dedim küçük vitaminsizliğin yüzünden okunuyor." Hadi ama resmen sinirlenmiştim artık. Sesimin sert çıkmasına özen göstererek konuştum. "Karışma Ali ne istersem onu içerim."

"Söz dinle iç şu sütü."

Topu Mehmet'e attım bende. "Mehmet abine bir şey söyler misin canımı sıkmaya başladı."

Yağmur Vakti #dexilkromanim2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin