Multi de Zeyno :)
Yeni bir ülke, yeni bir hayat, yeni bir ben. Bu yıl bana yeniliklerin yılı olacak yani ben öyle olacağını umut etmek istiyorum. Geçen süre boyunca evden dışarı bile çıkmamıştım ne uyuyabildim ne de yemek yiyebildim. İki üç gün bu şekilde geçti. Daha fazla yıpranmamın kimseye bir faydası olmayacağını anladığımda toparlanma kararı aldım. İdil bize ulaşabilecekleri tüm yolları kapatmıştı ne bir adres, ne bir telefon. Her gün düzenli olarak yürüyüşe çıkıyorduk İdil ile. Vücudum besin almayı reddediyordu adeta. Sürekli baş ağrısı ve bulantı hali vardı. Doktora gitmek istemiyordum ama artık bu durum dayanılmaz bir hal almaya başlamıştı.
Annemler sürekli bana ulaşmak adına İdil'in ailesini arıyormuş ama onlar aileme hiçbir şey bilmediklerini gerekirse İdil'e ulaşabileceklerini söylemişler ama annem benim ne kadar inat biri olduğumu bildiğinden buna gerek olmadığını benim onları aramam gerektiğini söylemiş. Almanya'dan ayrıldığımız gün havaalanından evi aradım. Telefonu Bade açtı. Uzun bir süre tek kelime edemedim. Bade benim olduğumu anlayınca konuşmaya başladı.
"Abla en azından iyi olduğunu söyle bana olmaz mı?"
"İyiyim Bade toparlanmaya çalışıyorum. Sen nasılsın canım?"
"Abla dön lütfen bak her şey sarpa sarıyor ortalık çok karıştı."
"Bunları duymak için aramadım Bade. Zaten bir daha aramayacağım ilk ve sondu."
"Abla lütfen ben çok üzülüyorum. Benim ne suçum var?"
"Bade bundan sonra beni unutun cidden. Hiçbir zaman güvenimi kazanamayacaksınız. Günü geldiğinde ülkeye döneceğim ama bu size yakın bir yer olmayacak. Kendine iyi bak."
Cevap vermesini beklemeden kapadım telefonu biliyorum annemde dinliyordu konuştuklarımızı. Güven ölen insan gibiydi benim için bir daha geri gelmesi mümkün değildi. Cenevre'de bizi İdil'in kuzeni almaya gelmişti. Uğur ile İstanbul'a geldiğinde tanışmıştık çok eğlenceli biriydi ve fazla sıcakkanlıydı. İki gündür yüzümü güldüren tek kişi diyebilirim. Uğur nasıl desem, bana karşı biraz farklı yaklaşıyordu bunu anlamamak için kör olmak gerekirdi. Yaşananlardan haberi olduğu için koruma duygusu daha da ön plandaydı. Yine de her ne olursa olsun bu adamın enerjisini sevmiştim iyi bir dosttu.
Nagiş ne kadar ısrar ederse etsin ben onlarla kalamazdım. Burada kalabilmem içinde oturma iznimin olması lazımdı tek çaremiz iş bulmaktı. Bu konuda da Uğur imdadımıza yetişmişti. İdil ve bana bir şirketle görüşme ayarlamıştı kendisi bilgisayar mühendisiydi yakın zaman içerisinde bir şirket kurma hayali vardı. Sadece güvenilir insanlarla çalışmak istiyordu o yüzden bir ortak bulamamıştı kendine. Eğer ben eskisi gibi rahat olsaydım İdil ile birlikte hissedar olabilirdik fakat bu durum şu an için mümkün değildi.
Geleli iki gün olmuştu burası bana göre çok soğuk bir yerdi ama artık ne kalmıştı ki eskisi gibi huylarım isteklerim kalacaktı. Bugün Uğur bize çevreyi gezdirmeyi teklif edince İdil en azından kafamız dağılır diye kabul etti. Aslında evden dışarı çıkmayı hiç istemiyordum ama onları kırmak istemedim.
Uğur sokakları gezdirdikçe buraya kolay alışacağımı anladım en azından bu iyi bir şeydi. Tek sorun çok soğuk olmasıydı eee ona da katlanacaktım el mahkum. Üşüdüğümü anladıklarında bir yere oturmayı teklif ettiler açıkçası buna çok sevinmiştim. Butik bir pastaneye girdik çeşit çeşit pastaları gördükçe iştahlanmıştım. Uğur halime gülmeye başladı. "Anlaşılan birileri acıkmayı başardı sonunda İdil."
"Dimi kuzen baksana gözlerini alamıyor dolaptan."
"Hadi bir şeyler sipariş edelim. Ben bu pastalardan yemezsem ölecekmişim gibi hissediyorum." Kendi dediğime kendim bile şaşırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmur Vakti #dexilkromanim2018
General FictionGeçmiş hiçbir zaman sandıklarda kilitli kalmaz. Sırlar elbet ortaya çıkar...