Kendimizi taş kahveye attığımızda resmen donmuştum. Bizimkiler derin bir sohbetin içindeydiler. Ali'yle koltuğa oturduk hemen kolunun altına girdim. Kalbinin ritmini hissetmeyi seviyordum bu adamın korumacılığına vurgundum. Sıkıca sarıldığında aşkını tüm hücrelerime gönderiyordu adeta. Kısacası memnundum hayatımdan. "Hani bizde buradayız canlarım azıcık ilgilenseniz keşke."
"Kanka bir dakika bekle."
"Yani sen şimdi bunu yapamazsın mı diyorsun?"
"Aynen öyle İdil mümkün değil."
"Üzgünüm ama benim kitabımda imkânsız diye bir şey yoktur Mehmet Efeoğlu."
"Öyle mi hadi yap görelim o halde."
"Yaparsam ne kazanacağım peki?"
"Benden sana hafta sonu tatili Midilli'ye."
"Anlaştık." Araya girme ihtiyacı hissetmiştim artık. "Yaa biri bana ne olduğunu anlatabilir mi lütfen?"
"Mehmet boyundan büyük iddialara giriyor, İdil'de ona ağzının payını verecek birazdan."
"Nasıl yani ben bir şey anlamadım ne oluyor burada abicim?" Ali'de en az benim kadar merak ediyordu anlaşılan.
"Abi İdil Buğra ile bir şekilde yemeğe çıkabileceğini iddia ediyor."
"Yanlış anlama İdil ama Buğra gerçekten çok zor onun Özge'den sonra bir kadınla yemeğe çıkmayı bırak arkadaşlık kurduğunu gören bile olmadı."
"Konunun ne olduğu önemli değil bir şekilde onunla yemek yiyeceğimin garantisini veriyorum size. Bana bu Buğra'nın numarasını verin bakalım."
"Emin misin kuzu bak Buğra dedikleri adam zordur?" Yani Buğra ve biriyle yemeğe çıkmak adam tövbeliyim diye dolanırdı etrafta.
"Eminim Zeyno hatta sen konuşacaksın." Ben kaşlarımı çattım.
"Hayatta olmaz izin vermiyorum." Sinirlenmişti yine koca adamım.
"Yaa Ali birinin asistanım olarak konuşması lazım ama."
"Banane ya konuşmayacak o adamla." Sıla durumu toparlamak için olaya el attı en sonunda. "Tamam ben yardım edeceğim sana İdil."
"Hepiniz çatlaksınız. Hadi bebeğim gidelim biz." Ali bebeğim dediğinde ilk dengemi şaşırsam da toparladım kendimi. "Evde görüşürüz çocuklar."
Ali ile Cunda'nın her toprağını gezdik sanki. Aklıma gelecek bütün pozlarda fotoğraf çekildik. Sokak satıcılarından deniz kabuklarından yapılmış bileklik aldı Ali bana. Ezanlar okundu. Saatler geçti İdil Buğra ile görüşmeye gideceğini, Sılalarında onu takip edeceğini söyledi. Ali bunu duyunca rotamız ev oldu.
Ben peynir tabağını hazırlarken Ali şömineyi yaktı. İki kadeh aldık birde kırmızı şarap açtık. Keyfimize diyecek yoktu. Bir ara başıma feci bir ağrı girdi ama umursamadım temiz hava çarptı diye düşündüm bu geceyi mahvetmek istemiyordum çünkü.
Battaniyeye sarıldık birlikte karşımızda şömine, huzur, sevdiğim adam yanımda nefesini hissedecek kadar hem de daha ne isterdim ki Allah'tan. Şükrettim bir kez daha bu adamı bana yolladığı için. Ali telefonumdan en sevdiğim şarkılardan birini açınca işte bu dedim huzurun anlamı bu. "Bana deselerdi ki Eftelya'ya âşık olacak onu bir saniye bile yanından ayırmak istemeyeceksin güler geçerdim. Sonuçta bu imkânsızdı ama sen öyle bir anda çıktın geldin ki aşkını kabul etmemek hata olurdu. Gördüğüm ilk an bu dedim hayatını adayacağın kadın bu kadın Ali."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmur Vakti #dexilkromanim2018
General FictionGeçmiş hiçbir zaman sandıklarda kilitli kalmaz. Sırlar elbet ortaya çıkar...