Bölüm 36 : Ev

83 1 0
                                    


Bir zamanlar arkamda her şeyimi bırakarak gittiğim bu ülkeye kucağımda kızımla birlikte kocamın kolları arasında giriyordum. İki yıl önce bu zamanlarda dönmüştüm eve. Bir anda işten ayrılıp her şeyi bahane ederek eve geri gelmiştim. Yine bu evden giderken dedeme söz 9 ay sonra geleceğim demiş olanları hatırladıktan sonra bir kez daha terk etmiştim hepsini. Yalanlar dolanlar sineye çekiliyordu elbet ama evladımı kaybetmiştim.

Evladımı koruyamadığım için bedeli hafızamı kaybetmekle ödemiştim. Her şeyi unuturdum ama bunu unutamazdım. Havaalanından eve gitmek için her ne kadar Bade size araba ayarlayayım dediyse de ben kabul etmemiştim. Taksiler ne güne duruyordu yahu. Kalabalıktık. İkiye bölündük uçakta olmak üzerine İstanbul'da buraya aktarma yapmak adına uçak değiştirmek Berre'yi yeteri kadar huysuzlaştırmıştı. Babamlar bir arabaya bizde Efe ve İdil'le diğer arabaya yerleşmiştik.

"Şehir merkezine gidelim diğer araç sizi takip edecek o yüzden birbirinizle bağlantılı olursanız sevinirim." Efe öne geçmişti. Uğur Berre'yi kucağına almıştı burası zannettiğimden daha da sıcaktı. "Eee yenge demek sen burada büyüdün haa? Güzel yermiş ama." Konu açarak aklımı meşgul edecekti Efe. "Öyle ya daha bir şey görmedin yengem. Ben seni bir gezdireyim âşık olacaksın buralara."

"Valla yengem sen öyle diyorsan" Berre babasının omzuna başını koymuş öyle camdan dışarıyı izliyordu. "Annem nerelere geldik biz? Gezmeye mi getirdi baba bizi?" Parmağını ağzına almış ne dediğimi dinliyordu. Çocuğuma bile yansıtmıştım gerginliğimi. "Hayatım az sakin ol bu kadar gerilme. Çatlayacağım şimdi orta yerimden bu nedir ya alt tarafı ziyarete geldik." İdil gözlüklerini gözünden kaydırıp bana baktı. "Bakma sen onun bu huysuzluğuna elinden gelse zil çalacak sevinçten." Hala bana trip atıyordu. "Zeyno burası daha mı kalabalıklaşmış ne baksana çarşı insan kaynıyor."

"Ne bilim kuzum seninle ayrıldık sayılır ülkeden nüfus mu arttı ne oldu anlamadım ki bende?" Şoför sorusuyla muhabbetin arasına girmişti. "Abla nereye devam edeceğiz?"

"35. Sokak yokuşun sonundaki ikiz evler." Şoföre evi tarif ettiğimde ellerimi üzerime silmek zorunda kalmıştım. "Yaklaştık. Az kaldı artık Uğur'um. Hazır mısın?" Gülümseyerek bana baktı. "Ben zaten bugünü bekliyordum söylesene sen hazır mısın?"

Evin rengini değiştirmişlerdi. Babamla o yaz konuşuyorduk yeşil mi yapsak diye annem pek razı gelmemişti ama anlaşılan benim dediğim olmuştu yine. Bu rengin tonu bayağı yakışmıştı yuvama. "İşte geldik. Bu yeşil ev benim geçmişim, çocukluğum." Taksiler arka arkaya durduğunda saat akşamüstü 6 civarıydı. Gölgenin yeni yeni vurmaya başladığı bahçede bu saatlerde oturmak mükemmeldi.

Efe arabadan iner inmez zile bastığında İdil de kapıyı açıp indi benim çantamı da alarak indi diğer taraftan. Hala Berre'yi buraya bu kadar kısa zamanda getirdim diye trip atıyordu oda benim gibi korkuyordu birinin bir şey anlamasından. Berre onlardan herhangi birine benzemiyordu ama bu içimize su serpmiyordu geriliyorduk.

Kapı açıldığında annem babam Bade ve maaile teyzelerim dışarıya çıkmıştı. Anlaşılan beni sıkı bir göz hapsi bekliyordu. Uğur Berre kucağında uyuduğundan kendi tarafından inerken bende İdil'in açtığı taraftan indim. Halit baba ile Tülay abla kol kola yaklaşırlarken arkalarında Nagiş ile Arif amca vardı. Efe bir yanıma Uğur bir yanıma geçtiğinde; lafımı attım ortaya. "Evinizin inatçı keçisi size kocaman ailesiyle geldi müsaade var mıdır?"

"Denizkızım, Eftelya'm..." Babamın gözleri dolu dolu olmuştu. "Sefa getirdiniz" Kollarını açtı kocaman. "Özledim.." Daha fazla dayanamayıp girdim kanatlarının altına. "Bende özledim babam bende çok özledim."

Yağmur Vakti #dexilkromanim2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin