Bölüm 28 : Oyun içinde oyun

87 0 0
                                    

Multi de Selim bebek ve Sıla :)

Uğur'u aradığımda telefonunu açmamıştı bir panik kapladı içimi aniden. Yani önceden her şey daha kolayken şimdi ne yapacağımı düşünüyordum. İdil'le birlikte odaya çıktığımızda ellerim titriyordu. "Bu kadar heyecan yapma Zeyno Sıla bizim gibi biliyorsun. Hem neyi anlayacak ki geçen zamanda sizinki oyun olmaktan çıktı çoktan." Bir ileri bir geri hareket ederken tırnaklarımı kemiriyordum. " İdil ya anlarsalar karnımdayken saklaması kolaydı ama şimdi kanlı canlı bir şekilde gün geçtikçe büyüyor. Andırıyor mu Ali'yi. Ben benzetemiyorum hiç ama korkuyorum da." Gözlerim dolmaya başlamıştı. İdil sakinleştirmek için yanıma geldiğinde sarıldı bana. " Korkma yüzü gözü sana benzediği gibi karakteri de tamamen Uğur gibi. O babasının kızı emin ol. Babası derken abimden bahsediyorum yanlış anlama." Burnumu çekerken birazdan kızaracağını adım gibi biliyordum. "Öyle mi dersin umarım bir aksilik çıkmaz İdil korkuyorum ama onları çok özledim bu yaptıkları sürpriz gerçekten çok iyi oldu." Sırtımı sıvazladıktan sonra yüzüne gülümsemesini yerleştirdi. "Hadi toparla kendini birazda Berre'yi emzir sonra da çıkalım havaalanına gidelim bugün hafta sonu trafik vardır. Geç kalmak istemezsin değil mi?" dolaptan üzerime giyeceklerimi seçerken İdil Berre'yi almaya gitti. Ali'nin haberi var mıydı acaba Selim'in buraya geleceğinden diye düşünmeden edemedim. Beni görmek istemediğini söyleyen bir adam hatta beni hakaretlere boğan diğer adam şimdi soylarının devamını yanıma gönderiyordu.

Kapı açıldığında aynı anda telefonda çalmaya başladı Uğur'un adını görünce içimi suçluluk duygusu kapladı. Telefonu açtığımda neşeli sesi kulaklarıma doldu. "Sevgili karıcığım kızımızla kendine iki üç gün idare edecek kadar kıyafet falan koy valize. Birazdan sizi almaya geliyorum. Ailecek bir tatil yapalım istedim." Hevesini feci şekilde kıracak olmanın verdiği hüzünle konuşmaya başladım. "Uğur'um misafirlerimiz var hatta birazdan uçağa binecekler." Sıkıntılı bir off çektikten sonra "Kim geliyor canımcım Bade mi? Sen çıkma evden ben alır gelirim madem." Gözlerimi kapadım üçe kadar saydım ve söyledim. "Sıla Tuğçe Bade ve birde Selim geliyor Uğur." Bir süre telefondan cevap gelmedi. Tepkisi çok net bir şekilde kulaklarımda yankılandı sonra. "Siktir. Ne yapacağız şimdi Zeyno kapa telefonu 10 dakikaya evdeyim."

İdil bana bakarken üzerimdeki tişörtü çıkarıp Dorena'yı kucağıma aldım. Kızım emerken elini göğsüme koydu. Sanki anne yanındayım mesajı vermek istiyordu. Meleğim için her şeye değerdi. Anlamamaları için elimden geleni yapacaktım. Kapı çaldığında arkam dönüktü. Tülay ablanın sesini duyunca düşüncelerimden sıyrılmaya karar verdim. "Zeynocum istediğin özel bir yemek falan varsa yaptıralım akşam için." İşte benim kayınvalidem bu kadarda anlayışlı bir kadındı. Her şeyin düzelmesi uğruna çok çaba harcamıştım ama değmişti. Artık Uğur daha samimi davranıyordu Tülay ablaya. "Yok ablam sen bilirsin en iyisini. Benim için fark etmez kendin hazırla menüyü. Sana da böyle zahmet olacak zaten bütün düzenini kaçırdık." Yanıma gelip saçlarımın üzerinden öptü beni. "Anneye evladın yükü olmaz güzel kızım. Senin canların benim evladım. Zevkle hazırlanır mutlulukla ağırlarım. Daha gelmeden evimize neşe getirdiler maşallah. Sıkma canını sen fıstığı doyur da ben bakarım sizde rahat rahat gidin gelin. Çocuk yollarda rahatsız olmasın." Kızımın mı şansı benim mi bilmiyorum ama bu aile bize tamamen bir lütuftu. Neler duyuyorduk görüyorduk. Bu ailede ikimizde gelindik bir bakıma ama bana anne gibi abla gibi kol kanat germişti. "Tamam ablacım öyle yapalım zaten Halit babam göndermez Berre'yi. Doydu bile kızım altını da değiştireyim hazırlanır çıkarız."

Kıyafetlerimi giyerken İdil Berre'nin altını değiştirdi sanki uykusu gelmişti biraz huysuzlanıyordu. Hazırlandıktan sonra üzerime trençkotumu giyerken Uğur girdi odaya Berre İdil'in kucağındaydı. İdil; "Ben Berre ile aşağıya ineyim sizde gelirsiniz arkadan Zeyno." dediği zaman başımla onayladım. Saçlarımı açıp saç diplerimi ovalamaya başladım vücudum istemeden de olsa fazla gerilmişti. Gereksiz yere gerginlik olmuştu tam manasıyla sevinemiyordum bile. Uğur yanıma yaklaşıp omuzlarımı ovmaya başladı. "Birileri çok gerilmiş anlaşılan. Korkma fıstığım bunu daha öncede yaşadık biliyorsun. Hiçbir şey olmayacak sana söz veriyorum." Sırtımı Uğur'un göğsüne yasladım. Beni anlayan hareketlerimden ne olduğunu çözebilen tek insandı o. "Sana güveniyorum korkum Berre'yi ona benzetmeleri. Kızımı kaybetmek istemiyorum Uğur." Beni kendine doğru döndürdü usulca sarıldı. Çenesi başımın üzerindeyken konuşmaya başladı. "Kimse benim kızımı alamaz. O benim kızım bunu tüm dünya böyle bilirken o cadılara pabuç bırakmam hatun. Sadece biraz daha âşık rolü yapacağız hepsi bu. Korkma sen." Gülümsedim saçlarımı düzeltip eşyalarımı alıp aşağıya inmeye başladım. Uğur üzerini değişip gelecekti. Salona indiğimde kızımın kıkırtıları kulağıma geldi. Minik cadı yine dedesinin keyfini sürüyordu anlaşılan. Halit baba beni görünce gülümsedi başıyla gel işareti yaptı. Berre'yi İdil'in kucağına bırakıp "Gel kızım az bahçeye çıkalım seninle Uğur gelene kadar." dedi. Bahçeye çıktığımızda koltuklara oturduk birlikte. Halit baba elimi ellerinin arasında aldı. Hissettiğim güven duygusu barizdi.

Yağmur Vakti #dexilkromanim2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin