"Deborah Blau, birden özgürlükten koptu, tepesi üstü yuvarlanarak çarpışan iki dünya arasında kalıp paramparça oldu.Daha önceleri de hep olduğu gibi, garip biçimde sessiz bir parçalanmaydı bu.Çok canlı bir varlık olduğu dünyada, gökyüzündeki güneş ikiye bölündü, toprak infilâk etti; Deborah'ın gövdesi parçalandı, dişleriyle kemikleri çatlayıp darmadağın oldu."
-Joanne Greenberg (Sana Gül Bahçesi Vadetmedim)
(Bölüm Şarkısı-1: Aywy&EphRem-Adderall)
Sis bulutu geceyi çarşaf misali örterken bağırışmalar ellerimin kulaklarıma gitmesine neden oldu.Kaya tetikte gibi her farklı sesin sahibini arıyordu.
Etrafımı süzdüm.Teneke kutulardan yakılmış ateşler geceyi aydınlatırken harabe buradaki her şeyi gizliyor gibiydi.Burada bulunan hiçkimseyi daha önce görmemiştim.Hem neden buraya gelmiştik ki?Beni neden böyle bir yere getirmişti?Bunu ona sormak istesemde yapmadım.Onu öptüğümden beri bir tuhaf davranıyordu zaten.Arkamdaki baskısını hissedebiliyordum.
Hiçbir anons olmaksızın bir adam kafes denilen platforma çıktığında kalabalık şenlendi.Parmak ucumda yükselip olanları görmeye çalışırken arkamızdaki adamın bakışlarıyla duraksadım.Hem tanıdıktı hem değil.
Önce bakışlarını kaçırdı.Ardından dikkat çektiğini farkedip başını öne eğdi.
Kaya'da farketse gerek kasılmıştı.Yumruklarını sıkarken elim refleks olarak eline indi.Yumruklarını tuttum.Bir an için rahatlamış gözüktü.Ardından beni daha çok sarmaladığında tekrar arkama baktım.Adam gitmişti.Saniyeler içinde hiç var olmamış gibi gitmişti.Kulağıma eğildi."Bunlar organize edilmez.Ordaki adam dövüşmek istediği için çıktı.Şimdi birinin ona rakip olmasını bekliyor..."dediğinde kaşlarımı çattım.Rastgele canı dayak isteyen iki kişiyi metal bir kafese kitliyorlarmıydı yani?
"Başladığıda kafes kitlenir.İlk yirmi dakika kimse açmaz.Ama sonrasında eğer biri pes ederse kafesten atılır.Kafesten bir kere atılırsan bir daha giremezsin..."Kendime engel olamadım.
"Sen atıldın mı?"
"Hayır.Fakat fazlasıyla rahatsız edici görüntüler olabilir.İstiyorsan izlemeyebilirsin..."dediğinde ona döndüm."Buraya neden geldik?"diye sorduğumda önce etrafımızı kontrol etti.Ardından kulağıma daha çok yaklaştı.
"Bir adamla konuşacağız.Bu gece izlemeye gelecekmiş.Babamın yakın bir iş dostu.Bir merhaba diyeceğim."dedi.Kafa salladım.Tekrar önüme döndüm.
"İzlemekten başka ne şansım varki?"diye omuz silktiğimde beni kendine çevirdi."Saat üç yönündekiler gibi olabiliriz."dediğinde önce saat üçü anımsamam gerekti.Ben sağını solunu karıştıran zat, nasıl olurda saat üç yönüne hemen bakabilirdim?Kaya yüzündeki pis sırıtışı gizlemeden beni saat üç yönüne döndürdü.Birbirlerinin içine geçmiş iki sevgili sanki kanlı bir dövüş izlemeye değilde romantik akşam yemeği yiyecekleri restorana gelmiş gibiydiler.
"Bunlar nasıl öpüşüyor öyle?"dedim yüzümü buruştururken.Sırıtışı arttı.
"Teklifim geçerli."dediğinde dudak büzdüm.
"Bir daha seni öpersem ağlarsın diye korkuyorum."dedikten sonra önüme döndüm.Sesli bir kahkaha attı.Bağırışların yanında kahkahası çok cılız kalmıştı."Oo Orca değil mi bu?"İkimizde aynı anda arkamıza döndük.Kızıl saçlı orta yaşlarda bir adam iki elini havaya açmış bize yaklaşıyordu.Kaya'da gülümsedi.Adam yanımıza geldiğinde Kaya'yla selamlaştı.
"Seni hangi rüzgar attı Denizli'ye?"diye sordu adam bir yandan beni süzerken.
"Öyle gerekti.Döneceğim birkaç güne.Sen napıyorsun burada?"
"Beni bilirsin.Kafesleri kaçırmam."dedi adam oldukça sesli bir kahkaha patlatırken.
"Adam hala birini bekliyor bak.Sıkı birine benziyor.Orca'nın ağzına göre tam."dedi imasını saklama gereği duymadan.Kaya tebessüm etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MODEL-1
Mystery / ThrillerGizem/Gerilim #1 Bazen bir bütünü görebilmek için parçaları birleştirmek gerekir. Ve şimdi ben; elime aldığım her parça beni derinden kessede, bütüne yaklaştıkça gerçekler beni yaralasada yılmadan özenle koruduğum parçaları birleştireceğim. Bütünümü...