46.BÖLÜM MODEL

5.6K 236 145
                                    

Başlangıçlar. Ah, şu bir türlü yapamadığımız, belki de asla yapamayacağımız başlangıç silsilesi.Bazen yelteneceğimiz ama asla yapamayacaklarımız.Durdurulacaklarımız, korkacağımız, dehşete düşeceklerimiz.

Bir insan gerçekten de yeniden başlayamaz mı?Her şeye yeniden.Anne karnının cennetinden sonra ilk defa dünyanın pis havasını minik ciğerlerine dolduran, tüm kötülüklerden habersiz, meleksi kokusuyla, buruşmuş derisi ve sıcacık kalbiyle bir yeni doğan olamaz mıyız?

Yeniden başlamak için fazla mı kirliyim?Sevdiğim adama yeniden aşık olmak için fazla mı geç kaldım?Yalandan ibaret olmayan bir dünyada ayakta kalabilir miyim? Birden fazla kişinin ölümünü hiç görmemiş gibi yapabilir miyim? Tüm dünyanın gözü önünde katilden fazlası olabilir miyim?

Ben bir katilim.
Ben bir katil miyim?
Ben kimim?

Yere düşen küpeye göz ucuyla baktım.Üzerine düştüğü kan havuzunda kırmızıya boyanmıştı. Ölüm yavaşlığıyla eğildim, belki de dünyanın en çok tanınan insanlarının kendilerinden kirli ayakkabılarının değdiği o soğuk taşlara oturdum. Belkide birçok genç kızın hayali olan o elbise şimdi bir tuvalet zeminindeki kanla boyanmıştı.Bu elbise kanla boyanmak için dikilmişti belki, kan bulaştığında sanki başından beri böyle olması gerektiği hissine kapıldım.

"Burada ne yapıyorum ben? Ben neden geldim buraya?" diye bağırdım gözlerimi elbisemin eteklerinin ucundaki kırmızı kan lekelerinden gözlerimi ayırmadan.Sağ elimi zeminde gezdirdim, elmas küpeyi kan girdabının içinden çıkardım.Havaya kaldırdım.Işığın üzerine düşüp kırıldığı, renk cümbüşünde kayboldum, kendimi aradım.Derin bir nefes aldım, son nefesim kadar derin, içten.

O an sanki kulağımdaki perde kalktı, sesleri ilk defa işitircesine duymaya başladım.Tuvaletin kapısının ardından gelen tanıdık sesler.Jenna'nın haykırışı, Lara'nın, annemin...

Kapıya sertçe inen darbeler, kapıyı açmaya yeterli olmayan ama menteşeleri gıcırdatan darbe sesleri, belki yumruk belki tekme.

Ama ben kapıyı kitlemedim.Kapıyı O kitledi.

Başımı soluma döndürdüğümde sanki uzun süredir sağımda kalan kapıya bakıyormuşcasına tutuldum.Elimdeki elmas küpe kaydı, tekrar kan gölüne düşüp kayboldu bense elimi boynuma götürdüm.Elimdeki kan boynuma işlediğinde ıslaklık beni irkiltmişti.Hemen lavaboların yanında duvara yaslanmış karaltı ona baktığımı fark edince başını yere eğdi. Siyahtı, belki giydiği kapüşondan simsiyah gözüküyordu belki de loş ışıktan.Göğsünde birleştirdiği kollarını serbest bırakınca sol elinde eldiveninin arasından kanlı bir bıçak göründü.Oturduğum fayansta korkuyla geriledim ta ki sırtım duvara değene dek.

"Sophia'yı öldürmüşsün..."diye fısıldadım.Cevap vermedi.Sanki yıllardır beni izliyordu, beni tanıyordu, yıllardır elinde bıçakla doğru zamanı bekliyordu.

Yanıma geldiğinde gözlerimi sıkıca kapadım.Dişlerimi birbirine sertçe bastırdım, çığlık atmayacaktım.Gözlerimi tekrar araladığımda hemen yüzümün birkaç santim uzağındaydı, nefesini soludum.Yüzünde bir maske vardı, elindeki bıçağı görebileceğim bir şekilde havaya kaldırdı.Elimi havaya kaldırdım.Duraksadı bunu beklemiyordu.

"Önce maskeni çıkar."diye fısıldadım.Gücüm kalmamıştı, savaşmayacaktım.Karşımdaki silüet buz tuttu, bunu beklemiyordu.Bıçağı indirdiğinde elim nazikçe havada süzüldü, maskesine gitti.Silüet afalladı boşta kalan elini kanlı elimin üzerine koydu, maskesinden ayırdı.Elim fayansa düşerken kendi eli maskesine gitti.Maskeyi çekiştirdi, ayırdı, parçaladı.

MODEL-1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin