Keyifli okumalar...
''Evimi yurdumu bırakıp gelmiştim onun uğruna... Bir lafıyla razıydım hayatımdan vazgeçip onun mutlu olmasına. İnandım, tek bir bakışıyla ona sonsuz güvendim... Şimdi çok pişmanım. Değmeyecek bir kadın için hayatımı değiştirdiğime, ailemden uzaklaştığıma, içine ettiğimin bu İstanbul'unda kaldığıma pişmanım.
Çok sevdim... Onun için buralara bak ta buralara çıkıp geldim. Niye peki he niye? Beni onca adamla aldatsın, beni kandırıp sırf param için beni seviyor numaraları çevirsin diye mi?''
"Azat yeter! Topla artık kendini ve şu bardağı bırak elinden."
"Şşt ha...hayır daha kadeh kaldırmadım dört yıldır salak yerine konuluşumun şerefine."
Gece boyunca küp gibi içipte yine aynı konu için kendini harap eden Azat Karaaslan'ı yakın arkadaşı olan Cemal sabırla dinledi. Onun için can dostu için içi parçalanıyordu ama elinden bir şey gelmiyordu. Aylardır arkadaşına karşı hem anlayış gösterip hem de destek olarak acısını hafifletmeye çalışsa da Azat'ın içindeki o boşluk dolmuyordu.
Çok sevmişti Azat... Bakmaya kıyamadığı sevgilisinin adını bir dua gibi dudaklarından kalbine fısıldardı.
Gaziantep'li Bekir Karaaslan'ın iki erkek evladından küçüğüydü Azat. Antep'in en ileri gelen köklü varlıklı bir ailelerdi. Gelenek ve göreneklerine son derece bağlı olan Karaaslan ailesi attıkları her adımdan sorumlu, aile şereflerine asla leke sürdürmeden yaşayan ve yaşamak zorunda olan tanınmış bir aileydi.Bekir Bey şirketin Antep ayağını büyük oğlu Mustafa ile yürütüyor İstanbul'daki şirketiyle de her ne kadar Azat ilgileniyor gibi olsa da yöneticiler ile Mustafa'nın bağlantısı sayesinde işler yürütülüyordu.
İstanbul'a üniversite için giden Azat, okulunu bitireli yıllar olmasına rağmen evine dönmemiş, babasıyla yaşadığı kavgalara küslüklere aldırmadan bildiğini okuyarak İstanbul'da yaşamaya devam etmişti. Bekir Beyin en büyük hayali oğullarının okuyup helal sütü emmiş, namuslu terbiyeli kızlarla evlenip yuva kurmaları, doğacak çocuklarıyla mutlu mesut yaşamalarıydı. Ama Azat'tan yana bu hayali olmamıştı.
Çok şükür Mustafa okulu bitirip herkesin gözünde dört dörtlük bir adam olup evlenmişti.
İlk göz ağrısından dünyalar tatlısı bir toruna sahipti. Mustafa örnek bir birey olarak yetişirken Azat abisinin tam tersiydi. Oğlunu tanıyamaz olmuştu. Azat gün geçtikçe değişip uzaklaşıyordu kendilerinden.
Yirmi altı yaşında olan Azat'a söz dinletemiyordu. İstanbul'da uzun zamandır birlikte olduğu aynı evde yaşadığını bildiği kızdan haberleri vardı ve aile olarak Azat'ın aşkı olan kadını, Aslı'yı onaylamıyorlardı. Yakıştıramıyorlardı ailelerine, oğullarına öylesine bir kadını.
Mustafa, Azat'ın aksine olgun ve ağır başlıyken Azat bildiğini okuyan bir evlattı. Bekir Bey'i şimdiden usandırmıştı. Kocaman adam oğlunu hala kontrol etmek zorunda kalıyor, dağılan arkasını toparlıyordu.
Biliyordu... O, kızdan sonra oğlu daha da beter daha da asi olmuştu. Azat dört yıl boyunca Aslı'yla inişli çıkışlı bir ilişki yaşamış uğruna ailesini bile karşısına almıştı. Ta ki aylar önce kadınım, dünyam dediği Aslı'sının gerçek yüzünü anlayıp ayrılana kadar bir parça iyi olsa da şimdi içki şişelerine sarılmış, kendini kaybetmiş bir adamdı... Kimseye inancı güveni yoktu. Evini paylaştığı kadınım dediği kadın onu aldatmıştı ve Azat kimseye güvenmiyordu. ''Gözümün önündeki bunu yaptıysa herkesten her şeyi beklerim'' inancındaydı.
Aslı, kıt kanat geçinen bir ailenin kızıydı. "Bir gün kurtulacağım bu yoksulluktan," derdi.Üniversiteye girdiği sene gözüne kestirmişti Azat'ı. Okulun önünde siyah gösterişli arabasının içinden gözünde güneş gözlüklerini takmış, üzerinde kaliteli kıyafetleri bulunan adamı, Azat'ı gördüğü an "bu adam benim olacak," demiş ve amacına da ulaşmış kısa zamanda Azat'ı kendisine aşık etmişti.
Azat'ın konumu, parası, yakışıklılığı, her şeyi Aslı'yı cezp etmiş kirli aklının oyunlarına Azat'ın masum aşkını kurban etmişti. Dört yıl sürmüştü ilişkileri. Beraber aynı evi paylaşıp yaşadığı sevgilisinin son aylarda telaşlı telefon konuşmaları, eve geldiği zaman laf değiştirmeleri ve yatakta sürekli reddetmelerinden sıkılmış ve şüphelenmeye başlamıştı.
Aile ziyareti için Antep'e gittiği bir vakit tüm gerçekleri Aslı'nın peşine takip etmesi için taktığı adamından öğrenmişti.İhanetin gerek yüzü önüne konulan her bir fotoğrafla belgelendikce Azat öfkeden adeta deliye dönmüştü. "yapmaz,"dedi. "Aslı bana bunu yapmaz beni aldatmaz." Diye haykırsa da fotoğraflar bir bir döktü gerçekleri ortaya.
Farklı mekanlarda farklı adamlar ama yanlarındaki kadın hep tek aynıydı O fotoğrafların kiminde Aslı öpüşüyor, kiminde sarılıyor kiminde ise bar köşelerinde ayakta samimi haller içerisindeydi.Fotoğraflardaki adamaların her birini araştırttı. Adamlar varlıklı tanınmış kimselerdi. Umursamadan canlarının istedikleri kadınları kullanıp atan tiplerdi.
"Bunlar için miydi? Beni aldatması başka adamlara fahişe olmak için miydi? Kıyamadığım sevdamı kirletti. Ciğeri beş para etmez adamlar için mi beni harcadı?"
İnletti Azat ortalığı... Aslı'nın boğazına yapışıp yüzüne her patlattığı tokat darbesiyle nefretini kustu. İğrendi dört yıldır hayatını paylaştığı kadınım dediği bu aşağılık kadından. Aslı'nın ağzından kendisini sevmediğini sadece para için birlikte olduğunu duyduğunda yılan olan dilini kopartmak istedi.
Aslı'nın ardından yemin etti Azat... Bir daha güvenmemeye, bir daha bir kadını sahiplenmemeye aşkı tatmamaya yemin etti...
Aşkın Bedeli ikinci tanıtım bölümünü beğendiyseniz ve devamını merak edip okumak istiyorsanız lütfen sayfanın altındaki küçük yıldız işaretine basmayı unutmayın... :)
Okuyan herkese çok teşekkür ederim. Yeni bölümde görüşmek üzere sevgiler.