İyi okumalar :)
~
Onunla konuşmak güzeldi.
Ama kırıcıydı da. Kırık bir kalp tekrardan kırılabilir miydi?
Şayet, beni deniyor olmalıydı.
~
"Hadi, artık! " diye mırıldanan Nehir'e bakıp tekrar karla kaplanmış ağaçlara baktım.
Hava kararmıştı. Karın beyazlığına gölge düşürüyordu.
Evet, şu an evin anahtarını bekliyorduk.
Ve hava feci soğuktu!
Efe'nin arabası küçük dağ evinin önünde -dubleksti!- durduğunda dikleşip avuçlarımı ağzımın üzerine örttükten sonra karbondioksitle avcumun içini ısıtmayı denedim. Hava burada gerçekten soğuktu. Aynı zamanda orman sanki beyaz bir örtüyle kaplanmıştı.
Kar tenime değmediği sürece sorun yoktu. Soğukla teması sevmiyordum. Sanki tahtayı çiziyormuşçasına bir gerginlik yaratıyordu, bende.
Bunu duş alırken yanlışkla soğuk suyu açtığımda fark etmiştim. Dünki yağmursa sisi kaldırmaya çabalamıştı, bir nevi.
Yavaş yavaş taşlar yerine oturuyordu, işte.
Soğuktan donmuş yanaklarım içeriden bir şişirip bir gevşetirken rehberle konuşan Efe'nin gözleri ben de durunca yanaklarım düz bir duvarı andırırcasına hareksizleşti ve sanki hiçbir şey olmamış gibi bakışlarımı yanı başımdaki Nehir'e çevirdim.
Konuyu değiştirebilirdim, elbet.
"Ilgaz'lar ne zaman geliyor?" diye sordum, ellerimi montumun sağ ve sol ceplerine sokup.
" Yarın veya ertesi gün burada olurlar."dediğinde başımla onayladım.
" Miray artık iyi durumda. Gülümse azıcık.."dedim gülümseyerek.
O da karşılık verdi. Her şeyi hatırlamasam da hâlâ anılar biriktirmeye devam ediyorduk. Hissediyordum, en azından.
" Canımsın.." dedikten sonra tekrar gülümsedi ve öpücük attı dudaklarını büzerek.
Bir iki dakika sonra Efe anahtarı alıp adamı uğurladıktan sonra bize dönmüştü.
Ve üçümüzde de göz gezdirdikten sonra kapıyı açtı.
Efe girdikten sonra Merve de hemen arkasından bavulhnu sürükleyerek girdi. Ben de tam girecekken Nehir kolumdan çekip kapının önünde durdu ve kulağıma eğildi.
" Bu kız bizimle birlikte kalmaz değil mi?" diye sorduğunda sıkıntılı bir nefes aldım. İçimde hiç hoşuma gitmeyen bir his vardı.
"Sanmıyorum.." diye homurdandım. Ve ikimiz de içeri girdik. Tabii bavullarımızın tekerlek sesleri eşliğinde..
Efe Merve'nin iki bavulundan birini diğer eline alırken ona bakıyordum.
Merve şanslı bir kızdı.. Efe gibi bir çocuğun kalbine sahipti, sanırım.. Sert gözüken siması belki de kırgın bir çocuk barındırıyordu?
Ben sert kişilikleri bir süre sonra böyle yorumluyordum. İnsan zarar görmedikçe duvarlarını çekmezdi. Bu çocuk kendini dört bir yanı duvarla örtülü bir kutuda saklıyordu, sanki..
Benim içimdeki çocuksa bambaşkaydı. O kırık bir kalple; etrafa gülücükler saçabilirdi. Fakat gerçek mutluluğu tadabilir miydi? Bilmiyordum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
Teen FictionUnutulmaya yüz tutmuş biri, hayata nasıl tutunabilirdi? Belki de, en büyük düşmanı olan biri mi ona tekrardan yaşam verebilirdi? İntikamla kurulan oyunlar mıydı, onların hikayesi? ~ Ben annemi ve babamı da kaybettikten, hemen sonra eski, soğuk Duru...