İyi okumalar :)
~
/17.08.2014/ Duru Kaya'nın Doğum günü
17 .yaşımın bitimi kutladığımız yemekte hoş bir sohbet hakimdi. Annemin ısrarlarıyla aldığım toz pembe elbisemin eteğinin filesiyle oynuyordum. Arkadaşlarımın tabiriyle gündüz 'küçük!' bir kutlama yaptıktan sonra şimdi aile arasında bir kutlama yapıyorduk. 18. yaşa basmanın özel olduğunu düşündüklerinden bütün günüm kutlama yaparak geçmişti. Bu çoğu kişinin hoşuna gidebilirdi hatta hayali dahi olabilirdi . Ama ben namı diğer 'bizim tayfa'nın Asosyal kızı Duru olduğum için pek hoşlanmıyordum.
Aslında asosyallik kimseyle konuşmamak vesayre olduğu halde biri asosyal dediğinden beri şanım duyulmuştu. Sadece herkesle yüz göz olmayı sevmiyordum.
Ve doğum günümde gündüz doğum günü partisi yaptmıştık!
Tanımadığın insanlarla ne kadar eğlenebilirdin ki?
Arkadan gelen gürültüyle yerimde aniden sıçradım. Tereddütle arkama döndüğüm de elinde silah olan buğday tenli, başında bersi olduğu için saçları gözükmeyen ve hemen hemem aynı yaşlarda olduğumuzu tahmin ettiğim çocuk ben dahil masadaki çoğu kişi ne olduğunu anlayamadan kolumdan tutup sürükleyerek masadan uzaklaştırdı. Girdiğim şoktan yanındaki tanıdık bir siması olan ve acayip yakışıklı olan ve aynı zamada da büyük ihtimalle sarhoş olanın sözleriyle çıkıp dikkat kesildim.
" Yapma! Hadi gel gidelim." diye duraksamalarla konuşmasını tamamladı.
" Ege dur bir. Bu gün hesap kapanıcak."
dedi kafama silahı doğrultmuş olan şahıs.Kalbim korkudan gümbür gümbür atarken babamın gözlerine baktım. Sanki beni bir daha göremeyecekmiş gibi dikkatle bakıyordu.
Normalde benle pek ilgilenmezdi. Neydi bu bakış?
Bu kadar çabuk pes edecektik?
Gözlerimi babamda daha fazla tutamayıp anneme baktım. Korkuyordum... Annem de gözlerime bakıyordu. Sanki en küçük bir avantajda kanatlarının altına alıp koruyup kollayacakmış edasıyla. Annem ellerini ağzının üzerine örtüp babama baktı.
" Ahmet.." diye mırıldanmasıyla sesindeki çaresizlik ve tükenmişlik tınısı canımı sıkmıştı.
Bir tek göz yaşı daha fazla dayanamayıp kendini yanağımdan aşağı bırakınca sanki o göz yaşını kendime benzetmiştim..
Belki bu gece ben de biterdim. Kayıp giderdim..
Korkuyla gözlerimi sımsıkı kapatıp duâ etmeye başladım. 17. yaşımın bitimi güzel bitmiycekti. Hissediyordum...
" Ahmet Kaya şu an elimdeki masum kız senin en değerli varlığın değil mi ?Ona zarar gelse..." deyince gözlerimi açıp babama baktığım da yüzünde bir tek mimik dahi oynamadığını görünce bir an sarsıldım.
Kırılmıştım. Şu an ne olacağı belli değildi. Ama o hâlâ aynıydı. Aklımda tek bir soru kalıyordu.
O kadar mı değersizdim gözünde?
Tamam bana küçüklüğümden beri pek ilgi göstermemişti ama yine de kızıydım işte. Babalar kızlarının saçların tek bir teline dahi zarar gelsin istemezlerdi değil mi ?
Babamdan cevap gelmeyince saçımı çekip konuşmasına devam etti. Canım acısa da yüzümü buruşturmaktan başka tepki vermedim. Eh, saçımı sertçe çektiği için biraz da kafamı arkaya yatırmak zorunda kalmıştım.
" Ama Ahmet Kaya kızın bu kadar mı değersiz?" demesiyle saçımı biraz daha çekince kendimi tutamayıp acıyla inledim.
Gerçek anlamda korkuyu hissetiyordum..
"Pişman olucağın bir şey yapma. Olayı unutabiliriz." deyince silahı anneme doğrultmasıyla ağzımdan bir çığlık koptu.
Anneme doğru yeltelendiğim de belimdeki kolunu sıkılaştırarak beni kendine iyice hapsetti. Çaresizlik bütün bedenimi buram buram sarmıştı.
Annemle benim suçumuz neydi?
Özellikle de babam onlara ne yapmıştı ki bu kadar gözlerini döndürtecek?
O kulak çırmalayan ses duyulunca göz yaşlarım hırsla süzülüyordu. Belimdeki kolumu bırakınca anneme doğru koşup yanına diz çöktüm.
Her şey için çok geçti. Önümden anılar geçiyordu.
Annemin dizimdeki yarama üfleyişi, saçlarımı örmesi, hasta olduğum da bana sarılarak uyuması...
Sanki içimden bir şeyi koparıp almışlar gibi hissizleşmiştim. Tabi, bu tabir az kalırdı..
Büyük ve sessiz restorantta bizden ve bu ikiliden başka kimse yoktu. Büyük ihtimalle restoranttaki herkes onlardandı.
Salonda bir tek hüngür hüngür ağlama seslerim ve hıçkırıklarımın sesi yankılanıyordu.
Ani bir hareketle sendeleyerek yerden kalktım. Anneme son bir defa bakıp annemi vuran adama doğru ilerledim. Yaklaşık üç adım ilerisinde durup işaret parmağımı ona dogru doğrultup konuşmaya başladım.
"Ya.. Seni.. Adi herif! Bizim suçmuz neydi? Ha? Söyle ben sana ne yaptım?" Diyerek hıçkırıklarımın arasında konuştum.
Sözlerimden sonra beni iktirmesiyle dalgınlığımdan dolayı arkaya doğru senledim ve ayağım kabloya takıldı.. Dengemi kaybedip kafamı solistin merdivenin köşesine çarpınca acıyla inledim ve sonrasında yine bir kaç silah sesinden sonra kısılmış gözlerimden gördüğüm son şey ve büyük ihtimalle son kez göreceğim yere yığılan babamdı...
Sonrası karanlık ve acı doluydu...
Umarım beğenirsiniz . Lütfen okumayı bırakmayın :)))
Teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
Novela JuvenilUnutulmaya yüz tutmuş biri, hayata nasıl tutunabilirdi? Belki de, en büyük düşmanı olan biri mi ona tekrardan yaşam verebilirdi? İntikamla kurulan oyunlar mıydı, onların hikayesi? ~ Ben annemi ve babamı da kaybettikten, hemen sonra eski, soğuk Duru...