İyi okumalar :)
~
Yanaklar afet yeri,
Seller götürüyor tenleri.~
"A-ama.. Ben-" diye kekelerken Efe baş parmağını iki dudağımın üzerine örtmüştü ve ben şu an gözlerimi büyütmüş anın verdiği şaşkınlıkla kahvelerinin derinlerinliklerine bakıyordum.
İyi ki gözlerimi kızartacak kadar ağlayacak vaktim olmamıştı.
"Sen bizi dinliyordun. Daha ne kadar kibarca söylenebilir?" diye devam ettirdi, dudağının kenarını kıvırmış bir şekilde bana bakıp nerdeyse gülümseyecek bir halde gözlerime bakarken.
Ne vardı ki aklında?
Kesin bir şey isteyecekti!
Afferin! Yakalanmak, hem de ağlarken..
" Yukarı çıkıyoruz." dedikten sonra bileğime parmaklarını sardı ve ardından beni de peşinden sürükleyip merdinvenlere yöneldi -arkamaızda şaşkın bir Merve vardı- ve merdivenleri hızlı hızlı çıkmaya başladı. Ben de hemen peşi sıra.
Ferahlatıcı bir kokusu vardı ki, bu koşarken burnuma doluyordu.
Ferah çikolata kokusu..
Çikolatayı severdim fakat bunu düşünmek istemiyordum.
Şoktan silmeyi unuttuğum yanaklarımı silip peşinden odalarına -Merve'yle kaldıklarını tahmin ediyordum- girdim. Aslında o beni çekiyordu, her neyse.
Bileğimi bıraktı ve ellerini ceplerine soktu. Ardından bana bakıp bakışlarını arkama dikti.
"Bana borçlandın." dediğinde tükürüğüm boğazımda kaldı ve öksürmeye başladım.
Ha? Daha kötü bir şey ister diye düşünmüştüm.
Gözlerimi gözlerine diktim. Oysa dudağının kenarını ısırmış bir şekilde bana! Bakıyordu..
" E-efendim? " diye kekelerken sözlerimi kesti.
'İşte üzerimdeki etkin bu, Dinçer.'
" Bizi dinliyordun ve ben de bana borçlandın dedim."dediğinde pişman değildim.
" Hah! Nedenmiş?" diye sordum ben de dudaklarımı ısırırken. Onun kadar iyi gözükmediğimin farkındaydım. O Efe Dinçer'di, sonuçta..
" Canım öyle istedi, sarı kafa.." diye mırıldanıp yanımdan geçmeye yeltelendi ve ben de hemen önüne geçtim.
Ne 'sarı kafaymış!' diye geçirdim içimden..
Fakat aklım borçlandın lafındaydı. O soru sorma olayımızdan sonra akıllanmıştım.
"Ya, ben böyle şeyleri sevmiyorum. Karşılık olarak sana şaşıracağın bir şey söylesem?" diye sordum umutlu bakışlarımı gözlerini dikerken.
Son zamanda yaptıklarım çok yanlıştı..
"Şaşırtabilir misin? " diye sordu alayla ellerini ceplerine sokup o da gözlerime bakarken.
Sanki duygusuz bir kötü çocuktu. Belki çok iyi olmayabilirdi, soğuk da olabilirdi ama işte o kadar da kötü değildi belki de.
Eğer ailemi öldürmediyse..
Derin bir nefes aldım içimdeki yangı söndürmek istercesine ardından dudaklarımı ıslattım ve karşılık verdim.
" Sana neden dinlediğimi söylesem şaşırmaz mısın?" diye sordum gözlerimi büyültüp ellerimi arkamda bağlarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN
Novela JuvenilUnutulmaya yüz tutmuş biri, hayata nasıl tutunabilirdi? Belki de, en büyük düşmanı olan biri mi ona tekrardan yaşam verebilirdi? İntikamla kurulan oyunlar mıydı, onların hikayesi? ~ Ben annemi ve babamı da kaybettikten, hemen sonra eski, soğuk Duru...