5. Bölüm - Gözyaşları ve Kahkahalar

14.6K 872 292
                                    



Multimedyamız müthiiş. Re_Mea. Gerçekten güzel şeyler yapıyor, ilgilenen arkadaşlar kendisine ulaşabilir ♥ Daha ilk bölümlerden yüzlere ulaşan yorum ve oy sayısından çok memnunum, sizlere hitap etmekten de onur duyuyorum. Tüm okurlarımı gözlerinden öperim. (sarhoş yazar sdfghj)

Koray Keskinkılıç eğer her kimse, ondan, davranışlarından ve yapabildiklerinden oldukça etkilenmiştim. En azından bana bunu itiraf edecek kadar güçlüydü.

Nezarete atılmış ultra yakışıklı dostunu beş dakikada nasıl kurtardı bilmiyorum. O kadar kısa sürede heriflerin pantolonunu bile indiremezdi...

Evde yalnızken düşünme fırsatı bulmuştum. Ama sonra bunun tehlikesini fark edip vazgeçmiş, bunun yerine zeytinyağlı yaprak sarması sarmış ve babama götürmeye karar vermiştim.

Gitmeden önce içeride kullandığı telefonunu aradım ve gelebileceğimi öğrenince yola koyuldum. Babam sıradan biri olmadığı için içeride rahattı aslında, bende ona ulaşma konusunda rahattım ama yine de oradakilerle sıkboğaz olmasını istemediğim için kurallara uygun davranmaya çalışıyordum.

Yemeği görevliye verip odaya girdim. Babam içerideki masada oturmuş beni bekliyordu. Beni görünce ayağa kalkıp sarıldı. "Kızım benim!" kollarımı boynuna doladım, içime çektiğim nefesim titretmişti; babamı her gördüğümde patlamak üzere olduğumu hissediyordum. Ne kadar çökmüş olduğumuzu...

"Seni çok özledim baba." Dedim burnumun direği sızlarken. Lanet olsun. Ağlayacaktım işte. Tutamıyordum kendimi.

"Bende. Bende seni kızım." Neredeyse on beş dakika boyunca ona sarıldıktan sonra oturduk ve bize sade Türk kahvesi söyledi. "Sana anlatacaklarım var." Dedi hazırlanarak. Heyecanlandım. "Ne? Ne?" diye sordum hemen.

"Buradan çıkabilirim."

Gözlerimi devirdim. "Müebbet yedin baba. Af da yok. Nereye çıkıyorsun?" ilk yıl bunlardan hiç bahsetmedi. Tam ben düzeldim ve alıştım, o zaman başladı ben çıkacağım demeye. Hiçbir yere çıktığı da yok elbette. "Ama olabilir."

"Bunu neye dayanarak söylüyorsun?" diye kızdım. "Bir buçuk senedir bana böyle ümit veriyorsun, yeter artık! Gerçeklerden konuşalım."

"O zaman alnından başla!" diye bağırdı. Sinirle kahvemi yudumladım. "Kavgacı kadının teki kafama taş attı." Kollarını birbirine kenetleyip "Bu bir Ceren vakası mı?" diye sordu. "Evet."

"Ben anneni alıp geri geldiğimde o iki serseri evimden gitmiş olacak."

Geriye yaslanıp sinirimi gülümseyerek bastırdım. Babam hayal dünyasında yaşıyordu. "Annem evin yolunu unuttu. Senin de yeni evin burası!" sinirle kalkınca "Nankör köpek!" diye bağırdı. "Ne kadar kötüsün lan sen."

"Bana ümit vermeyi kes artık. Yeter. Lütfen. Yapma artık." Geri yerime oturunca sandalyesini yanıma çekti. "Bana bak. Kızma. Tamam." Çenemden tutup kaldırdı. Ağladığımı görmesini istemiyordum.

"Ağlama bebeğim."

"Ama baba."

Başımdan tutup göğsüne yasladı. "Sen iyileştiğinde, ben evde olacağım. Bunun sözünü veriyorum." Güçlü bir adamdı, ama bence kimse devletten daha güçlü olamazdı. "Ben iyileştim." Dedim.

"Biliyorum. Sen artık iyileştin, değiştin. Yokluğumun sana ne kadar iyi geldiğini görebiliyor musun?" onu ittirip yüzüne baktım. "Bunu nasıl söylersin baba?" anlayamıyordum. Bir şeylerin peşindeydi bu adam. Kesin kaçacak.

Gangsterlerin PençesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin