43. Bölüm - Liman

6K 427 180
                                    



Dünyadaki en umutsuz okurlarsınız herhalde? Ben böyle bir kadroyla yola çıkamam, 2017 için düşündüğüm hikayeyi paylaşmayı artık düşünmüyorum, siz öyle şeylere dayanamazsınız ben onu anladım. Sizin istediğiniz, maço bir erkeğin durmadan masum bir kızı incitmesi ve bunun romantizm olarak empoze edilmesi. Ben bunu yazamam. Ben daha büyük düşünüp daha büyük yazmaya çalışırım. Siz her bölüm bir aşk yaşanmasını istiyorsunuz da edebiyat bu değil yalnız, haberiniz olsun.

Ne yapacağımı bilemeyerek, öylece tavanı izliyordum yattığım yerden. Sigaramın küllerinin yere düşmesine izin vererek, sakince, derin ve uzun nefesler çekiyor, pahalı avizeye doğru üflüyor ve düşünmemeye çalışıyordum. Ama şüphesiz ki düşünüyordum. Nasıl yapacağımı. Nasıl kalkabileceğimi. Yoluma nasıl devam edebileceğimi ve daha da kötüsü, yoluma devam edip edemeyeceğimi...

Koray ve ben, yüzyılın çiftiydik. Bu şehir böylesine bir aşk görmemiştir eminim. Biz en yoğun duygularla birbirimize bağlanmıştık ama şimdi annesi Türk filmlerindeki gibi çıkmış bizi ayırmak için elinden geleni yapıyordu. Bir miras davası yüzünden. Can sıkıntısı belki de? İntikam, kesinlikle.

Koray'ı bırakmak bir yana ona bu acıyı yaşatacak olmak bile cehennem gibiydi. Şimdi ise, hüzünlü bir ayrılık olmaması için elimden geldiğince benden nefret etmesini sağlayacak ve sonra da bana olan nefretini seyredecektim ve bazı insanlar da bundan para kazanacaktı.

Başbakanı öldürmek ne amına koyayım! Üstelik politikayla o kadar alakam yoktu ki, televizyonu o kadar izlemiyordum ki yeni seçilen adayın kim olduğunu bile bilmiyordum! Kıbrıs'ta işler yeterince karışıktı zaten. Bu çok büyük bir olay olabilirdi. Beni bulmaları çok kolay olurdu. Adamın teni soğumadan beni enselerlerdi. Çünkü bir uyuşturucu satıcısını değil, bir tefeciyi veya mafya tetikçisini değil, koskoca ülkenin liderini öldürecektim. Gerçi adam daha yeniydi ama olsun, lider liderdir ve belki de adam iyi biriydi? Masumdu?

Eğer Mine'nin işine gelmiyorsa yaptıkları, adam zaten iyi biriydi demektir. Yer altını bitirse çok iyi olurdu.

Sigarayı küllükte söndürmek için kalktım. Yana doğru dönüp oturdum. Oktay ve Mine'ye sırtımı dönmüştüm. İğrenç ötesi bir geceydi. İntihara sürükleyecek kadar acı vericiydi.

Bir süre daha oturduktan sonra yerimden ağırca kalktım ve lavaboya doğru ilerledim. Nedense Koray'la aram kötü olduğunda aynaya bakmak istemiyordum. Ya da istemediğim bir şeye zorlandığımda. Çünkü aynaya baktığımda, kendimi gördüğüm zaman, sanki yeniden hissedecek ve kendimden nefret edip öldürecekmişim gibi bir hissiyat oluşuyordu içimde.

Eğilerek yüzümü yıkadım.

Dün geceki kıyafetlerimi giymeye başladım teker teker. Ama hareketlerim ağırcaydı, kaçmaya çalışmıyordum. Çünkü nereye kaçacaktım? Ceren'lere gidemezdim, bir şey anlarlar ve beni çok zorlarlardı. Ayrıca Mine beni onlarla görürse öttüğümü falan düşünürdü. Evime gidemezdim, zaten küstüm de onlara. Hala. Koray'ıma gidemezdim...

Geriye bir tek Aslan kalıyordu ama onun da beni istediğinden emin değildim. "Günaydın. Kahvaltı etmeden mi çıkacaksın?" Mine, altında sadece bir iç çamaşırıyla karşıma dikildi. "Evet." Dedim. "Sen bilirsin. Sonra planı anlatmak için seni tekrar aldırırım. Kaybolma bir yerlere." Göz kırptıktan sonra yanıma geldi, bir makas alıp hızlıca geçti ve lavaboya ilerledi. Bir süre şaşkınca dikildikten sonra hala uyuyan Oktay Keskinkılıç'a baktım. Midem ağzıma gelmişti.

Bunu yaptığıma inanamıyordum. Koray beni affetmeyecekti. Ben kendimi affetmeyecektim.

Bir taksi çağırıp Aslan'ın adresini verdim, artık ezberlemiştim.

Gangsterlerin PençesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin