60. Bölüm - Yüzleşme

6.8K 337 169
                                    


Sizce Avşar mı haklı Koray mı? Sebebini açıklayarak yorumda belirtirseniz sevinirim :) Bu bölümde baba kız arasında geçen duygusal olaydan sonra yine neler düşündüğünüzü bilmek isterim. Her türlü yorum benim için çok değerli ve hepsini cevaplamasam da okuyorum. Seviliyorsunuz arkadaşlar ♥

Hiç tanımadığım bir adam görmeyi, biraz kızgın ve biraz utanmış, bakışlarımla intikam almayı planlıyordum. Az önce, öz annemi, iş yerinde beceren bir adam vardı ve onu güzelce paylamayı umut ediyordum. İçeri dalıp kafa atmak da o planlarımın arasındaydı üstelik.

Ama içeriden öz babam, bizzat babam çıkınca neye uğradığımı şaşırmıştım.

Yıllar önce birlikte olup, annemi –Aydan ablayı- hamile bırakmış olabilirdi ama o mevzu neden orada kapanmamıştı? Neden şu anda Türkiye'de olması gerekirken, benden gizlediği öz annemin iş yerindeydi ve onunla işi pişiriyordu? Bana neden öyle bakıyordu?

Ağzımdan ilk çıkan cümle: "Baba sen bir kötülük yapacaksın." Oldu. Aksi takdirde, Kıbrıs'a neden, ne ara dönmüştü? Annem ve ablam neredeydi? Onları bırakıp buraya Aydan'ı becermeye gelmiş olamazdı değil mi? Neden ilk durağı ben değildim?

"Senin burada ne işin var?" diye sordu, arkadan gelen Aydan abla da dahil, beti benzi atmıştı.

"Ben burada oturuyorum ya, asıl senin burada ne işin var baba? Türkiye'de değil miydin sen? Annem nerede?" babam bildiğimi öğrenmiş miydi acaba? Koymaz ki hem ona. O beni yalanlarla büyütmeye alışkın ne de olsa.

"Seni görmek için erken geldim." Yutkunmuş muydu o? Babamı köşeye sıkıştırmışım gibi görünüyordu. Aydan abla ise her zamanki güler yüzüyle bana hoş geldin diyemiyordu.

"Belli ki ilk görmek istediğin ben değilmişim." Elimle saçları dağılmış Aydan ablayı işaret ettim. "Kaç yalan biriktirdin baba?" diye sordum yanıt alamayınca. "Kaç kadından peydahladın beni?" Ses tonum dikenli teller gibi sert ve yırtıcıydı, söyledikçe de babama batıyormuş gibi bir ifade oluşuyordu suratında.

Sanki tüm suç ondaymış gibi, çatık kaşlarıyla Aydan ablaya baktı ve utanmadan "Söyledin mi Aydan?" diye kızdı kadına. Aydan ablanın gözleri ise şaşkınca ikimizin arasında gidip geliyordu. "Anıl..." diye mırıldanmakla yetindi. "Mevzu kimin söyleyip söylemediği değil baba, bir anlayamadın şunu." Bu sefer bana döndü. Hala gömleği dağınık, alnı terliydi.

İnanamıyorum az önce duyduklarıma. Sağır olsaydım da duymasaydım. Kör olsaydım da görmeseydim şu manzarayı.

"Neymiş mevzu?" dedi bu sefer, adama bak hiç altta kalmıyor ya, oturup kafasını ellerinin arasına koyarak kara kara düşüneceğine bir de bana dikleniyor.

"Yıllarca abla diye yanında çalıştığım kadının aslında öz annem olması! Yirmi sene boyunca aslında beni gerçekten doğurmayan kadına anne demem!" Feray'dan bir şikayetim var mıydı? Hayır. Tam da benim annem olabilecek bir tipti. Yuvarlanıp gitmiştik ve ne olursa olsun emeği vardı üzerimde. Delirmeden önce bana gayet iyi annelik yapıyordu ama bir yerden sonra yalandı işte.

En iyisiyle de en kötüsüyle de yalandı.

"Bunu ikimiz sonra konuşalım." Dedi gömleğini pantolonunun içine sokarak. "Baba neyini sonra konuşacağız Allahını seversen? Annem de burada, az önce becerdiğin kadından mı çekiniyorsun?" beni normalde yerin dibine sokacak olan cümleler, ağzımın içinden firar ediyordu en cüretkar haliyle.

Bu söylediğim Aydan ablanın yanaklarının iki kat daha kırmızı olmasına sebep oldu ve babamın da gözleri büyüdü. "Sen ne biçim konuşuyorsun?"

Gangsterlerin PençesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin