31. Bölüm - Soygun Planı

10.3K 500 350
                                    



Emily'nin tatlışlığı??

Koray gece sahilde Ahmet Kaya söyleyince yine ağladım. O adamın şarkıları babamla bizim şarkılarımızdı. Yakamoz ve Beni Bul şarkıları özellikle. Babamın hep polislerle başı belada olduğu için, Türkiye'de, hatta dünyada hapse girmiş çıkmış ne kadar yazar, şarkıcı, şair varsa hepsine tapıyordu adam. Sabıkalılardan hoşlanıyordu. Kısaca benim erkek halim gibiydi. Babam kadın olsaydı kesinlikle bir gangster fahişesi olurdu.

Koray, babam, müzik ve sahil birleşince duygusallığından bir an bile ödün vermemiş biri olarak yine salya sümük ağladım. Ben ağlayınca Koray'ın da gözleri doldu ve yine hemen kendimizi kumlara atıp yattık. Neyse ki sabah gitarı yerindeydi.

Şaka bir yana, Koray da az duygusal değildi. Saklamaya çalışırken vahşi bir hayvana dönüşüyordu ama onu vahşileştiren de buydu zaten.

Kahvaltımızı ettikten sonra şehirden uzaklaşıp bir pansiyona yerleştik. Bavulumu da almıştık. Telefonlarımızı kapatıp seviştik ve birlikte duş aldık. Magazincilerden kaçan ünlü sevgililer gibiydik resmen.

Ve onunla baş başa kalıp, şehrin gürültüsünden ve karmaşasından uzaklaşınca, ne kadar büyük bir aşk beslediğimi bir kez daha anladım. Ben böyle bir adam tanımamıştım, ben böyle bir aşk yaşamamıştım. Her şeyim olmuştu bir anda. İkimizde şaşkındık.

Acımasız, merhametsiz, tehlikeli ve korkunç biri olarak biliniyordu ama tanıdığım en duygusal, en merhametli, en uysal ve en sevimli insandı o. Bana yemekler yapıyordu, şarkılar söylüyordu, resimlerimi çekiyor, şiir okuyordu. Böyle biri olabilir miydi? Koray Keskinkılıç tüm ihtişamıyla yanımda uyurken bile gerçekliğinden şüphe duyuyordum. Onunla yaşadığım bu rüya yüzünden, uyanmaya korkuyordum.

Eğer ölümden sonraki hayatta sadece birbirinizin olacaksınız deseler düşünmeden kendimi vururdum. Ona o kadar aşığım ki, ölmekten bile korkuyorum şimdi. Ahirete inancım sarsılmıştı. Ya yoksa, ya onu bir daha hiç göremezsem? Korkusu oluşunca ölümden de tırsar olmuştum.

Sırtını boylu boyunca kaplayan kurukafa dövmesini okşarken, bir Oscar Wilde kadar naif bir adam olduğunu da anlamıştım. Şimdi evlenelim dese düşünmeden evet derdim sanırım.

Gerçek aşk böyle bir şey olmalıydı.

İki gecedir onunla karı koca hayatı yaşıyorduk ve çok başka bir adam olmuştu. Üzerime titriyordu. Evlenirsek -hala düşünürken içim titriyor- yine böyle mi olurdu? Kısmen. Sevgiliyken de gayet güzel idare ediyorduk, arada böyle kaçamaklar yapardık. Tanrım, ne kadar da kararsız biriyim! Adamın bana evlenme teklifi ettiği filan yok ama acaba evet mi desem hayır mı desem diye beyin fırtınası yapıyordum.

Ama Koray'da da kafası her an atıp beni kaçırarak zorla nikah kıydıracakmış havası vardı. Daha önce birlikte yaşamayı teklif de etmişti. Allah allah acaba bu adam benimle dost hayatı mı yaşamak istiyor lan? Gebertirim yeminle.

Artık nasıl okşuyorsam adamcağız uykusundan uyandı. Bana doğru dönüp gülümseyerek "Günaydın güzelim." Dedi. "Günaydın aşkım." Dedim küçük bir çocuk gibi neşeyle. Yüzümdeki saçları geriye doğru tarayarak alnımı öptü. "Kahvaltıya inelim mi? Sonra plajda yürürüz." Denize giresim vardı ama yaralarımız enfeksiyon kapar diye korkuyorduk. Şu hale bak anasını satayım. Kıbrıs'ta yaşayıp da aylarca denize girmeyen enteresan bir çifttik.

"Olur." Dedim. Bana sarılıp kucağına aldı ve boynumu öptü. "Uyanınca gülümseyen o muhteşem yüzünü görmek öyle güzel ki." Diye mırıldandı. Sabah uyanmış erkek sesiyle kendimi ödüllendirirken birazcık da şımararak, ona biraz daha sırnaştım. "Yaa Koraayy." Bu benim klasik lafımdı. Arada iltifatlar yağdırınca böyle oluyordum.

Gangsterlerin PençesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin