Sizden bir şey istiyorum. Buraya, kitabı okumaya başladığınız saati ve tarihi bırakır mısınız? 🥀
Multi : Güneş
****
Ruhumu okşayan müzik kulaklarımı doldurduğunda , bunun benim için ne kadar iyi olabileceğini hissettim. Sesi biraz daha yükseltip ayaklarımı küçük balkonumun, demir parmakları arasından sallandırdım. Eksi bilmem kaç olan havada, balkonda şort ve askılıyla oturuyordum. Bu benim, kendimi terbiye etme yöntemimdi. Hem iyi hissediyor, hemde tüyleri olmayan bir kedi kadar üşüyordum. Karşı binadaki camdan yansımama baktığımda, aslında oldukça gülünç olduğumu anladım. Dağınık saçlarım, çıplak bacaklarım elimde bitmek olan sigaram ve kulağımdaki kulaklıklar. Hayatım tamamen bu görüntüden ibaretti. Bitkin bir surat ama gülümseyen dudaklarımdan...
Sigaramdan son bir nefes daha aldım ve izmariti rastgele aşağıya fırlattım. İzmarit rüzgarlı havada usulca yere düşerken, parmaklıklardan tutunmuş zemin ile buluşma anını bekliyordum. Şansım vardı ki, bir alt katta oturan huysuz komşumun balkonuna düşmemişti. Bir keresinde yanlışlıkla izmariti balkonuna attığımda bir elinde bastonu, diğer elinde izmaritle kapıma dayanmış ve beni olmayan yöneticimize şikayet etmekle tehdit etmişti. Bende elindeki izmariti alıp rastgele koridora fırlattıktan sonra kapıyı yüzüne kapatmıştım. Hayır, bundan pişman değildim. O yaşlı, huysuz kadın benim açığımı arıyordu ve oldukça sinir bozucuydu. Ah! Yaşlı olmasaydı ona çok uçuk şeyler yapabilirdim. Örneğin izmariti ağzına tıkmak gibi. Kapıyı üzerine kapatmakla kaldığım için sevinmeliydi.
"Heey ne yapıyorsun orada?" Sesin geldiği tarafa baktığımda küçük bir çocuğun karşıdaki binadan seslendiğini gördüm. Camdan kafasını uzatmış bir şekilde beni inceliyordu. Bacaklarımı sallayarak güldüm.
"Hava alıyorum. Sen?" dedim omzumu silkerek.
"Üşümüyor musun?" dedi şaşkınca. O kadar sevimliydi ki, bunu söylerken bile tir tir titriyordu. "Hayır. Hava çok güzel." dedim gökyüzüne bakarak. Oysa ki bu koca bir yalandı. Çünkü tırnak diplerime kadar kıpkırmızı olmuştum soğuktan.
"Annen kızacak, bence içeri girmelisin."
Annem mi?
Birkaç saniye, sadece birkaç saniye küçük, sevimli kıza baktım ve "Annem bana hiçbir zaman kızmadı." dedim gülümseyerek.
Çünkü hiçbirzaman bana kızacak bir annem olmadı...
Küçük kız tam birşey diyecek oldu ki, annesi olduğunu düşündüğüm kişi onu nazikçe kavrayarak içeriye soktu. En son küçüğün bana el salladığını gördüm. Gülümsedim ve bende ona el salladım. Fakat çoktan perde çekilmişti. Bence çok yakın arkadaş olabilirdik. Elbette aradaki 11 yaşı görmezden gelirsek. Çünkü küçük kız en fazla 6 yaşındaydı. Hoş, bende koca bir bebektim ki, orası apayrı bir konuydu.
Artık vücudumun soğuktan uyuştuğunu hissettiğimde balkondan ayrılıp salona girdim. Vücudum soğuktan sıcağa geçiş yaptığında tüm vücudumun gevşediğini hissettim. Sıcağı severdim ama soğuğu daha çok.
Dağınık koltuğuma kendimi öylece bıraktım. Kalçamda bir acı hissettiğimde kumandanın üstüne oturduğumu farkettim.
"Demek buradasın. Kaç gündür seni arıyordum." dedim gülerek. Evet, kumandayla konuşarak ne kadar normal olduğumu ispatlıyordum. Kanallarda biraz dolaştıktan sonra, gerizekalı moda yarışmaları ve yemek programları dışında pek birşey olmadığını anlayıp hemen bir müzik açtım.
İndila - mini world.
Ah! Bu en sevdiğim şarkıydı. Nasıl olurda beni bu denli rahatlatabiliyordu ?
Kafamı büyük yastığa gömüp şarkıyı dinlemeye koyuldum. Birkaç şarkı daha o pozisyonda dinleyip artık nefes almam gerektiğinde kafamı, gömdüğüm yastıktan kaldırdım.
Cumartesinin en kötü yanı, yapacak hiçbirşeyin olmamasıydı. Gerçi hafta içide yaptığım pek birşey yoktu. Okula gitmek dışında elbette. Doğrulup öylece etrafa bakındım. Ev arkadaşım -ve tek arkadaşım- olan Karel hala gelmemişti. Bir insan neden hafta sonları bile ders çalışırdı ki? Tabi , tıp okuyan bir arkadaşınız varsa elbet çalışırdı. O gelmeden evi biraz toplamalıydım. Ama ondan önce sıkıldığım için aklıma gelen ilk şeyi yapıp kendimi sokağa attım. Merak etmeyin bu sefer montumu giydim.
İlk gördüğüm markete girip paramın yettiği kadarıyla tüm saç boyalarını topladım. Kasada biraz oyalandıktan sonra aynı hızla geri eve döndüm. Hemen salona geçip orta sehpaya aldıklarımı yaydım. Dizlerimin üzerine oturup küçük aynadan saçlarıma baktım. Siyah renkten sıkılmıştım. Daha uçuk , daha sıradışı birşeyler yapmam gerekiyordu.
Yuvarlak kabın içine tüm boyaları karıştırdım büyük bir heyecanla kabın içindeki boyayı saçıma sıvamaya başladım. O kadar çok renk karıştırmıştım ki sonucun ne olacağı hakkında tek bir fikire bile sahip değildim. Boya kokusundan dolayı birkaç öksürme ve savurduğum küfürlerden sonra sonunda işlemi sonlandırmıştım. Artık geriye kalan beklemekti. Tabi ondan önce ortalığı toplamam lazımdı. Hemde o sırada boya saçıma iyice etkisini gösterirdi.
Yarım saatlik bir koşuşturma sonunda evi azda olsa toplamıştım. Yani hemen hemen.
Sabırsızlığım baş gösterdiği sırada dayanamayıp banyoya gidip saçlarımı yıkamaya başladım. Sarı renkte akan sular banyo zemininde öylece süzülüyordu.
Sarı mı ?
O kadar boya karıştımıştım ve çıkan renk sarımıydı?
Saçlarımın tamamen yıkadıktan sonra aynanın karşısına geçtim ve civciv tüyü gibi duran saçlarıma baktım. Tam da ismime yakışır bir renkti. Güneş gibi parlıyordum. Kendimi izlerken dayanamayıp gülmeye başladım. Ne yani mavi falan mı bekliyordum?
Mavi...
"Vaay neden olmasın?" dedim aynaya bakarken. Evet evet ! Bu harika bir fikirdi.
Saçlarımı maviye boyatacaktım. Tam o sırada kapı sesi geldi ve hemen banyodan çıktım.
"Ben geld- yinemi ya." dedi Karel bıkkınlıkla. "Şu saçlarını boyamaktan bıkmadın mı Güneş?"
"Hiç girme hadi gidiyoruz." dedim saçlarımı inceleyen Karel'e bakarak.
"Ne? Nereye? Kusura bakma çok yorgunum. Nereye gidiyorsan kendin git. Gelmiyorum." derken çoktan salona geçmişti.
Fakat ikimizde biliyorduk ki , ikna yeteneğim guiness rekorlar kitabına girecek kadar güçlüydü.
Merhabalar :D Kafamda kurduğum binlerce kurgu arasından bunu seçtim ve işe koyuldum. Bu hikayeyi bir beklentiyle yazmıyorum, belki biraz iyi hissetmek ve hayatın temposundan uzaklaşmak içinde yazıyor olabilirim. Her neyse işte :D yinede hoşunuza giderse ne mutlu bana. Bölümün kısa olması giriş bölümü olduğu ve Güneş'i biraz tanımanız için. Şimdilik hoşçakalın. Bakalım gelecek bölümde deli kızımızın mavi saçlarına ne diyeceksiniz :D :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennetin Lekesi (TAMAMLANDI)
General FictionRuhu, aydınlığın karanlık mahzenlerine saklanmıştı. O bir lekeydi. O...Cennetin Lekesiydi.