SONGS;
-Enya - Crying Wolf
-Enya - Only Time
-Enya - Caribbean Blue
-Enya - Hope has a placeBazen hiç ummadığımız anlarda çıkardı karşımıza unuttuklarımız. Yada unuttuğumuzu sandıklarımız...
İpek. Belki de üç yılımı en güzel şekilde yaşamamı sağlayan insandı. Ama yaşananlar aramıza soğuk sular serptiği için onu en son İngiltere'de görmüştüm. Kötü ayrılmıştık. İyi bir arkadaşlık kötü sonlanmıştı. Ve birden, hiç beklemediğim bir anda tekrar çıkmıştı karşıma.
Cenk telefonu kapattığımda olduğum yerden bir hışımla kalktım. Herkes şaşkınlıkla bana bakarken kimseyi umursamadan telefona sarıldım. Tek umudum donörün, benim tanıdığım İpek olmamasıydı. Sonuçta dünya da bir tane İpek Saraçoğlu yoktu.
Hemen telefonuma sarılıp İpek'in numarasını tuşladım. Defalarca çaldı.
"Ne oluyor Güneş?" diyen Karel'e cevap vermeden İpek'in telefonu açmasını bekledim.
"Alo?" dedi uzun zamandır duymadığım ince sesiyle.
"Tek bir şey soracağım İpek." dedim kalbim hızla atarken. Birden beklemediğim bir kahkaha attı. Şaşırmıştım ama bunu belli etmemeye çalıştım.
"Ah canım." dedi iğrenç bir tavırla. "Demek güzel haberi duydun."
Sinir kat sayım İpek'İn kast ettiği şey ile daha da arttı. Sakin kalmaya çalışıyordum.
"Senin nereden haberin oldu?" diye sordum. Gözlerim salondakiler de dolaştı. Herkes hala pür dikkat beni izliyordu.
"Benim her şeyden haberim olur Güneş'cim. Özellikle konu sensen." dediğinde sesi sonlara doğru hırslı bir tona bürünmüştü.
"İpek." dedim sesimi sert kullanarak. Tekrar güldü histerik bir şekilde.
"Yaptığım iyiliğe böyle mi karşılık veriyorsun?" diye sordu yalandan bir üzgün tavır takılarak. Bu midemi bulandırmıştı.
"İpek eğer bu bir oyunsa en başından son vermelisin. Seni bir kez uyarıyorum." derken dişlerimi sıkıyordum. Karel yanıma gelip kaşlarını çatarak bana baktı.
"Biricik sevgiline böbreğimi vermek benim için büyük bir zevk olacak. Tıpkı senin Bulut'a verdiğin o öpücük gibi." dediğinde sinirlerim iyice bozulduğu için ayağımı sertçe yere vurdum. Telefonu bir hışımla kapatırken artık bu saçmalığa dayanamayacağımı anlamıştım. Direnç'i yanağından öpüp montumu alarak odadan çıktığım sırada Karel, Ela ve Cenk peşimden geldi.
"Nereye gidiyorsun Güeş?" diye sordu Ela merakla. Ayakkabılarımı giyerken "Biraz hava alacağım." dedim. Cenk kolumdan tutup beni havaya kaldırdı ve "Konuştuğun kişi İpek Saraçoğlu denen kadın mıydı?" diye sordu. Sıkıntıyla bir nefes alıp "Evet. Ama lütfen şuan bir şey sormayın. Gitmem gerek. Yarın görüşürüz." deyip bir şey demelerine fırsat bırakmadan koşarak çıktım evden. Hızlıca arabaya atlayıp camı sonuna kadar açtım. Derin derin nefesler alıyordum.
Bu işte bir şey vardı. Tesadüf olması imkansız denilecek kadar azdı. İpek bir çıkarı olmadan asla böyle bir şeye kalkışmazdı. Amacı benden intikam almak olduğu için her halükarda kötü sonuçlarla karşılaşabilirdik.
Telefonu çıkartıp Bulut'un numarasına bastım.
"Efendim Sun?" dedi. Sesi boğuk geldiği için yemek yiyor olduğunu anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennetin Lekesi (TAMAMLANDI)
General FictionRuhu, aydınlığın karanlık mahzenlerine saklanmıştı. O bir lekeydi. O...Cennetin Lekesiydi.