Multi: Güneş
KEYİFLİ OKUMALAR
Karşımda duran kişiye baktım. Elini bana uzatmış, sinsice gülümsüyordu. Adının Deniz olduğunu öğrendiğim gençten neden bu kadar negatif enerji aldığımı anlamamıştım. Abim önüme geçip Deniz'in bileğini tuttu ve "Defol git buradan!" diye tısladı. Abimin bu kişiden neden nefret ettiğini anlamış değildim.
"Çok ayıp ediyorsun Serkan." dedi yapmacık bir üzüntüyle. Sinir katsayım yükselmeye başlamıştı. Abim ise benden daha da çok sinirliydi. "Hem belki seni özlemişimdir." dedi Deniz yine o sinsi gülüşüyle. Dayanamadım ve "Derdin ne senin?" diye çıkıştım. Abim elini karnıma koyup beni geriye doğru nazikçe itti. Deniz denen genç pis bir kahkaha attı sinirlenmeme.
Abim bana "Sen karışma güzelim." deyip tekrar Deniz'e döndü ve "Sende bir daha benim ve kardeşimin karşına çıkmayacaksın. Hangi cehennemden geldiysen, tekrar oraya dön." deyip bileğimi tutarak oradan uzaklaşmamızı sağladı. Arkamızdan "Üzgünüm bundan sonra hep birlikte olacağız." diye bağırdı Deniz kollarını açıp pislik bir gülümseme eşliğinde. Abim bileğimi sıktığında acıyla inledim. Ne yaptığının farkında değildi çünkü sinirliydi. Adımlarımız hızlıydı, arabaya binene kadar konuşmadık. Dayanamadım ve "İçeride olanlar hakkında tek bir fikre sahip değilim." dedim kaşlarımı çatarak. Abim sıkıntılı bir nefes aldıktan sonra "İki üç veletlerden bir tanesi." diye geçiştirdiğinde "Hiçte hafife alınacak birine benzemiyordu." dedim. Arabayı çalıştırdı ve cevap vermedi. Sinirli olduğunu direksiyonu parmak boğumlarını bembeyaz edercesine sıkmasından anlamıştım.
"Abi benden ne saklıyorsun?" diye sordum ısrarla. Kafasını hızla bana çevirip öyle bir baktı ki o an toz haline gelip, yok olmak istedim. "Güneş. Sakın ama sakın beni sorgulama. Seni kırmak, isteyeceğim son şey." dediğinde sinirlerim iyice bozulmuştu. Tıslayarak önüme döndüm ve yol boyunca onunla tek kelime dahi konuşmadım. Eğer kardeş isek, birbirimize karşı dürüst olmalıydık değil mi?
Beni eve getirdiğinde bir şey demeden inecektim ki bileğimden tutup çıkmamı engelldi. Çatık kaşlarımla yüzüne baktığımda güldü. "Birileri bana küsmüş." dedi. Gözlerimi devirip "Karel bekliyor.Gitmem lazım." dedim.
"Ben sadece senin, benim sorunlarıma ortak olmamanı istiyorum Güneş." dediğinde bedenimi tamamen ona çevirip "Farkındaysan biz kardeşiz ve kardeşler her zaman birbirine destek olur." dedim. Kafasını sallayıp "Haklısın, biliyorum endişeleniyorsun ama gerçekten önemli bir şey değil." deyince bir süre gözlerine baktım ve ona inanmak istedim.
"Pekala." dedim gülümseyip. Rahat bir nefes verdikten sonra "Ne zaman toplanacaksın? evde senin için bir oda var ve orayı senin dekore etmeni istiyorum. Sonuçta senin odan." dedi.
"Benim eşyalarım var zaten. " dediğimde "Saçmalama Güneş. Her şeye sıfırdan başlayacaksan yeni şeylere ihtiyacın var." dedi. İçim anlamsız bir şekilde burkuldu. Çünkü ben, eskimiş demir başlıklı yatağımı seviyordum. Köşesi kırık aynamı seviyorum. Lüks bana göre değildi. Ben ihtiyacım olanla yetinmeye alışmıştım. Fakat itiraz etmedim. Sonuçta kendi evimden tam olarak kopmayacaktım. Arada sırada gelip burada ki odamda da kalabilirdim.
Kafamı salladım "Tamam, öyle olsun." dedim. Uzanıp yanağımı öptükten sonra "2 güne kadar hazır ol. Yarın odan için bir alışverişe çıkarız." dedikten sonra biraz durdu ve "Ah, Karel'e de selamlarımı iletirsin."dedi . Kafamla onaylayıp arabadan indim. Eğilip el salladığımda "Görüşürüz." deyip gitti. Arkamı dönüp yavaşça binaya doğru yürümeye başladım. Burayı, tozlu küçük balkonumu ve en çokta Karel ile geçirdiğimiz eğlenceli geceleri özleyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennetin Lekesi (TAMAMLANDI)
General FictionRuhu, aydınlığın karanlık mahzenlerine saklanmıştı. O bir lekeydi. O...Cennetin Lekesiydi.